7.BÖLÜM:"GÜÇ GÖSTERİSİ"

8.5K 410 128
                                    


Aşka inanmak her kalbin harcı değildir. Hele de benim gibi çürümüş kalplerin kesinlikle değildir. Benim annemle oturup konuştuğum, sarılıp sırlarımı paylaştığım, korktuğumda yanına sığındığım zaman dilimi hiç olmadı.

Onunla benim aramada ulaşamayacağım yükseklikte bir duvar oldu hep ve o duvarın ismi İbrahim Derin'di.

Korkup kapılarını ilk çalışımda beni kapının önünden kovmuştu İbrahim Derin. Karanlıktan, yıldırımdan, kabustan daha korkunç oluvermişti beni o kapıdan kovarken.

Daha dört beş yaşlarında yıldırımdan korktuğum için önce aşağılamış sonrada dadımı çağırıp başından savmıştı. Kapının yarım kalan açıklığından Aliye Derin'i gördüğümde yarı üzülür, yarı canı acır gibi bakmış, yarım yamalak İbrahim Bey'e karşı gelmeye çalışmıştı. Ama nasıl oluyorsa hiçbir zaman İbrahim Derin'i benle ilgili şeylere ikna edememişti.

Ben sevginin ne demek olduğunu belki de hala anlamış değilim... fakat komik bir şekilde aşkın ne olduğunu biliyorum.

Bunun sebebi birine aşık olmuş olmam değil. Ben hayatımda kendimden daha çok kimseyi sevmedim. Sevmemde. Çünkü bu hayatta kimse beni benim kadar iyi tanıyamaz ve kimse bana benim kadar değer veremez.

Ben daha en başta kaybetmişim hakkımı. Annesinin, babasının bile düzgünce sevmediği bir çocuğu kim sevebilir ki zaten.

Ama aşkı biliyorum. Komik ama biliyorum.

Aşk; 'Bir deliliktir' demiş. Rahmetli Shakespeare... Bu cevabı vermiş olması benim onu dahi statüsüne sokma nedenimdir. Gelelim aşkı nereden bildiğime...

İbrahim Derin bir delidir. Deli adama neyi neden yaptığı sorulmaz. Çünkü mantık çerçevesinde cevap almazsın. Aşık adama da neyi neden yaptığı sorulmaz. Çünkü mantıklı bir açıklaması olmaz. O zaman aşk bir delilik halidir.

Av avcısını her zaman gözlemler ki yem olmasın. Bende o yüzden kendimi bildim bileli İbrahim Derin'i hep gözlemledim ve onda gördüğüm en net gerçek Aliye Derin'e olan fütursuzca aşkı, ona bakarken insanların korktuğu, bir depoda insanlara işkence eden adam yok olurdu.

Gözlerinde parlaklık belirir, yüzü aydınlanırdı. O kadın ona sanki güneşti. O kadın sanki ona yolunu aydınlatması için verilmiş bir ışık hüzmesiydi. Ben bile o Aliye Derin'e bakarken İbrahim Derin'in o berbat yüzünde bir ışık görürdüm.

Zannımca Nesrin'i de bu yüzden bu kadar sevdi. Çünkü Nesrin hem kırılgan hali ile hemde görüntüsü ile aşık olduğu kadının birebir kopyasıydı.

Aşkı ben İbrahim Derin'in gözlerinde gördüm ve o zaman anladım uzak durulması gereken bir şey olduğunu.

Şimdi bu bildiğim hayat kurtaran bilgiyi İrem'e de söylemek istiyordu bir yanım.

Diğer yanımsa İrem ve Pamir'in bu duygunun hakkını vereceklerini ve mutlu bir yaşam geçireceklerini fısıldıyordu.

İrem kırdığı potu anlaması sadece birkaç saniye sürdü. Ellerinden kaldırdığı gözlerini önce bana çevirdi ve gözlerimdeki o bakışı fark etti. Sonra ağır ağır Pamir'e çevirdi başını ve o an Pamir'in gözlerindeki o bakışı fark etti...

O bakışı tam tarif etmem gerekiyorsa Fatmagül'ün suçu ne? Dizisindeki kötü yenge Mukaddes'in sinsilik yaparken ki bakışını derdim. Ya da Yaprak dökümü dizisindeki Ferhunde'nin... kararsızlığım ikisi arasında gidip gelse de ne demek istediğim net bir şekilde insanın gözünde yansıyor.

Ben bile kaç yıllık kardeşimden, arkadaşımdan, dosttumdan böyle bir yüz çıkacağını düşünmezdim.

"Bir şey mi dedin Kızıl? Duyamadım..." dedi İrem'in gözlerini kendi gözleriyle esir alırken.

SAFİRWhere stories live. Discover now