Suraye: Kardeşler buluşuyor.(53)

En başından başla
                                    

"Ne oldu ki?" diye uyku sersemliği ile  ağabeyinin konuşmasına   anlam veremeyip  sorduysa da cevabını alamadı. Yine her zaman olduğu gibi sözünü söyleyip mırıldana mırıldana çekip  giden abisiyle karısının ardından bakarak başını salladı ve Surayelerin kapısını tıklattı yavaşça. Meleknaz kardeşiyle buluşmanın heyecanıyla kendi derdini unutmuş, gülümsemekte devam ediyordu.

Suraye kapı sesini duyunca açtı kapıyı. Küçük kaynı ve karısını görünce içeri geçsinler diye kenara çekildi. Odaya geçen amcası  Meleknaz'ı karşısında görünce şaşırdı ve karısına dönerek

"abimin köpürme nedeni anlaşıldı." dedi ve Suraye'ye  döndü yüzünü.

"bir şey mi oldu? Neden gelmiş Meleknaz?"

"Ben de bilmiyorum, şimdi geldi, abin sağolsun, sormaya fırsat bırakmadı."

"Hımm," deyip gözaltı başını önüne eğmiş Meleknaz'ı süzdü, amcasından utanan kız parmakları ile oynuyor, bir şey demeden sus pus duruyordu.

"Hadi, gel biz gidelim, onlar da konuşsun. Kızcağız anlatsın derdini." diyerek karısına kapıyı işaret etti.

'Hadi, çıkalım."

Suraye gidenlerin ardından kapıyı kapattı ve bir sandalye çekip kızının önüne oturup Meleknaz'ın ellerini tuttu.

"Ne oldu kızım, hadi söyle, böyle, sabahı bekleyemeyecek kadar kötü ne oldu? Sana kötü mü davrandılar?"
Meleknaz,
"hayır." diyerek abisine baktı, 'onun yanında konuşamayacağım' der gibiydi. Polat kardeşinin bakışlarından ne demek istediğini anlayıp ayağa kalktı, annesine;

"ben çıkayım, siz rahat rahat konuşun." deyip ceketini askıdan aldı, giyinmeden dışarı çıktı. Suraye ne söyleyecek diye kızının yüzüne dikmişti gözünü.

"Anne, ben onun karısı olamam. Sevmiyorum onu, biliyorsun. Ben onun istediği gibi onunla olamam. Bunu ona da söyledim, dövmeye kalktı beni"

"Ne diyorsun sen? Halt etmiş dövmüş seni. Nerene vurdu?" deyip çenesinden tuttu kızının, yüzünü inceliyormuş gibi sağa sola döndürdü. Meleknaz annesinin bileğinden tutup indirdi.

"Öyle değil, vurmak, dövmek istedi. Eğer öyle bir şey olmayacaksa, 'çık git' dedi. Ben de gelince ardıma düşüp yalvardı 'gitme' diye. Ben de kaçtım. Gelmesin diye de bir taş attım. O da düştü, annesi arkamızdan geliyordu, aldı götürdü onu."

"Nasıl düştü? Bir şey mi oldu ki annesi götürdü?"
"Şey...taş kafasına geldi galiba"

Suraye istemsizce gülümsedi.

"Ayıp kızım, insan kocasının kafasını yarar mı?"

"O benim kocam filan değil, olmayacak da."

"Sen evliliği çocuk oyuncağı mı sandın? Amcan haklı kızım, böyle gelirsen namusuna laf gelir bilmiyor musun?"

"Ne yaptım ki ben? Seni istemiyorum dedim."
"Bu böyle olmaz, biraz sabredeceksin, sevgi saygı sabırla kazanılır. "
"O sabretmiyor ama..."

"Tamam kızım, sen abini çağır seni götürelim evine."
"Hayır gidemem. Gitsen bir daha dönme dedi."
"Ben konuşurum onunla. Bu durum ne senin için, ne de Valih için hoş olmaz." dedi ve ardından Meleknaz'ın itirazına bakmayıp

"hadi çıkalım gün ağarmadan gidelim, kimse görmesin." deyip

kızını Polat'la beraber kocasının evine geri götürdü.

Kadın kapıyı öfkeyle açtı, Polat'ı ters bakışlarla süzmeyi ihmal etmeyerek içeri aldı onları. Gözünü Meleknaz'dan ayırmıyor onu kesecek gibi bakıyordu.

Suraye konuşmadan önce oğlunu dünürüyle ve damadıyla tanıştırdı. Valih'in başındaki sargıya bakıp ne olduğunu sorunca annesi sesini başına attı.
'kızın neredeyse oğlumu öldürüyordu' diye. Valih'in Annesinin çağırıp bağırmasından rahatsız olduğu belliydi.

Daha fazla tatsızlık çıkmasını istemediğinden annesini susturdu.
"Kendim düştüm Meleknaz'ın hiçbir suçu yok." dedi.
Bu arada olanlardan habersiz Allahyar Bey sese küye uykudan uyanmış karısını yanında görmeyerek dışarı çıkmıştı. Tanımadığı bir gençle Suraye'yi evlerinde görünce ne olduğunu merak ederek

"bu saatte hayrola dünürüm?" deyip sorunca karısı hemen atlayıp olanları anlatmak istese de Valih annesinden önce davranıp Mekeknaz'ın rahatsızlandığını, o yüzden telaşla annesi ve kardeşini çağırmaya giderken düşüp kafasını yaraladığını anlattı. Adam gelinin bir şeyi olup olmadığını sorunca, onu rahatlatıp hiçbir şey olmadığını söylediler birağızdan. Adam biraz odada durduktan sonra

"sabah olmuş, ben şu hayvanlarla ilgileneyim" deyip dışarı çıktı.
Suraye
"gençlerin sabırsızlık ve çocukluklarından ötürü hepimizin az çok suç var," diyerek kadına çocukları evlendirmeden önce ettiği ziyareti hatırlattı.

"Bunun olacağını biliyorduk. Kendi suçumuz. O yüzden yangına körükle gitmek yok, onları anlamamız lazım." deyip yumuşak bir şekilde konuşmaya çalışsa da

"oğlumun kalbini kırmış, ben buna izin veremem" diye tutturmasına rağmen genç damat ondan daha olgun davranarak

Meleknaz da da 'evet' derse, onu hiç bir şeye zorlamayacağını söyledi.

"Seni çok seviyorum, bir cahillik ettim, beni bağışla, bir daha kötü davranmam sana" deyip Meleknaz'ın gönlünü aldı. Her şey tatlıya bağlandıktan sonra kimseye görünmeden çıktılar evden. Suraye yoldayken oğluna sordu.

"Valih'i dışarı çıkarmıştın, ne söyledin ona?" Polat,

"Meleknaz'ın sahipsiz olmadığını söyledim. Bu kez geri getirdim, bu tekrarlanırsa bir daha getirmeyeceğimi, onun için de iyi olmayacağını söyledim. Kardeşime tek fiske vurursa cezasının ağır olacağını söyledim." dedi ve gülümseyerek,

"buna gerek kalmayacak gibi ama"

"Nasıl?"
"Çocuğun kafasını görmedin mi? "

"Evet."
"Meleknaz yapmış."
deyince annesi gülüşünü saklayamadı.

"Biliyorum, deli kız. Çocuk, vallahi çocuk. Evlilikten ne anlıyor dedim. Beni dinlemediler ki"

"Merak etme anacığım. Bir daha olmaz akıllanmışlardır"
"Umarım"deyip oğlunun koluna girdi.

SURAYE  (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin