Beklenmedik misafir (9)

1.5K 158 48
                                    

Kerem, arkadaşı Cemillerin evinde akşamın olmasını beklerken, milisin (polis) kapıyı çalmasıyla irkildi. Şüpheyle Cemil'e baktı.
"Abi, valla ben yapmadım."
Bakmayı sürdürürken;

"benden şüphelenmiyorsun değil mi?" dedi ve ayağa kalkıp kapıya sarı gitti,
"kim o?" derken eliyle arkadaşına arka odayı işaret etti. Kerem, yakalanma korkusuyla arka odaya geçerken Cemil de ağır ağır açtı kapıyı. Milisler paldır küldür eve dalarak;
"nerede o?"
diye kapının arkasına, sandığın içine bakmayı da ihmal etmeyerek, ardından diğer odaya geçtiler.
Cemil arkadan;
"orada hasta var, annem yatıyor" diyerek odaya geçmelerini engellemek istese de, ona kulak veren olmadı. Milislerden biri odadaki pencerenin açık olduğunu görünce;
"Kaçmış, arka tarafa, hadi, hadi çabuk olun." diye, diğerlerini arka bahçeye yönlendirdi. Komiser, kapıdan çıkarken, sus pus kalmış Cemil'e bakıp, efesle kafasını salladı, ardından;

"annen üşütecek" dedi ve açık kalmış pencereyi işaret etti. Cemil, evi terkeden milislerin ardından içeri geçti. Hasta annesinin uyuduğu odanın penceresini kapadı. Onun soru dolu yüzüne bakarak, hiçbir şey söylemeden, yatağının yanına oturdu, düşündü durdu.

'Kaçamayacak, kesin yakalarlar abimi' diye konuştu içinden. Bir süre böylece oturdu. Ansızın bir şey bulmuş gibi ayağa fırladı.
"Onu kurtarmam lazım, yakalarlarsa kurşuna dizerler. Bunu göze alamam." dedi ve annesinin yüzünden öpüp;
"geri döneceğim merak etme" dedi ve arkasına bakmadan evi terketti.

İl merkezinde bulunan Milis Şubesi'ne (Polis Karakolu) götürülen Kerem, ifade için ikinci kata çıkarıldı. Odaya alınıp beklemesi söylendi. Kerem başına koydukları milis serjantını (çavuşunu) tanıyınca onu sohbete tuttu.
"Sen bizim şu Hasan dedenin torunu değil misin?"

"Evet, nereden tanıyorsun dedemi?"
"Biz tanırız tabii. Siz tanımazsınız.
Devlet kapısına kul oldunuz şimdi. Zamanında babama çaışırdı baban."

"Olabilir. Şükür artık devlet arkamızda"
deyip, yüzünü çevirdi, geçmişini hatırlamak canını sıkmıştı anlaşılan.
Ayakta durmaktan sıkılan Kerem,

"Reyis'in geç mi gelir?" diye sorunca, cevap vermekten kaçındı. Bu arada dışarıdan tanıdık bir ıslık, ardından da at kişnemesi duyuldu. Bu Cemil'in ıslığıydı. Anlaşılan ona yardıma gelmişti.
Ayakta duran Kerem, çaktırmadan aşağıya baktı. Kendisi atın üzerindeyken diğer atın da yularını elinde tutmuş, pencerenin altında duruyor, yukarıya doğru bakıyordu. Kerem başında bekleyen çavuşa;
"çok sıkıldım, biraz tütünün var mı?" diye sorunca, milis gayri ihtiyari elini cebine attı, tütün kutusunu çıkarıp, ona uzattı. Kerem ellerini göstererek
Korkma, içince yine bağlarsın. Hem senin silahın var"
Çavuş susunca.
"Ya bir baksana, korkma ya, kaçmam. Silahsız birinden korkmuyorsun her halde" deyip küçümseyici bakışlarla süzdü genç adamı.
Çavuş korkmadığını belli etmek için Kerem'in ellerini açtı. Kerem fırsattan istifade ederek, çavuşa bir kafa indirip yere serdi. Kendisi pencereye yaklaştı, aynı ıslıkla karşı sokakta atlarla mekik dokuyan arkadaşına karşılık verdi. Cemil, işareti duyunca hızla atları pencerenin altına çekti. Kerem ardına bakmadan ikinci kattan atının üzerine atladı. Yularına asılıp şaha kalkan atının üzerinden yukarıya atladığı pencereye galip edasıyla bir bakış attı. Milis çavuşu hala görünmüyordu.
'Kusura bakma, canını acıtmak istemezdim' dedi mırıldanarak.
"Hadi aslanım, hadi" diyerek arkadaşıyla beraber oradan uzaklaşmak için kırbacını salladı.

Durmadan iki saat yol gittiler. Arkalarından kimsenin gelmediğine emin olunca durdular. Anlaşılan milisler durumu fark edinceye kadar izlerini kaybettirebilmişlerdi. Kerem soluklanırken, Cemil'e bir özür borcu olduğunu hatırlayıp, mahcubiyetini dilegetirdi.
"Afedersin, senden de şüphelendim."

"Hakkın vardı, dikkatli olmam gerekirdi. Her halde yengeyle konuşmaya gittiğimde birisi görmüş, peşime düşmüş. Belki de yengem..."

"Hayır o yapmamıştır."
"Belki de."

"Öyle. Artık burada kalamam, Aras nehrini geçmem gerekiyor, kalırsak önünde sonunda yakalarlar beni. Şimdi gitmem lazım, hakkını helal et."

"Helal olsun da, ben de seninle geliyorum.Oraların tekin olmadığı söyleniyor. Durumlar buradan da karışık. Şahın türklere yaptığı zulmu dünya alem konuşuyor."

"Olmaz öyle şey. Seni de peşimden sürükleyemem, annenin sana ihtiyacı var, onu yalnız bırakamazsın.Oralardaki duruma gelince, kimbilir belki oradaki insanlara bir faydamız dokunur."
"Abi biliyorsun kime gideceğini."

"Biliyorum,kaç defa söyledin. sen fazla dertlenme. Hadi, ayrılma vakti geldi. Belki bir daha görüşemedik."
"Öyle söyleme abi."

"Dur, son kez senden bir şey isteyeceğim. Anne babama Avuçlu'ya taşınmalarını söyle. Giderken oğlumu da alsınlar. O taya geçebilirsem, onları görmem kolay olur."

"Tamam abi, söylerim"
"Bir de, hemen taşınmasınlar, dikkat çekebilirler. Beklesinler, bir müddet geçsin sonra."
"Merak etme abi, gözün arkada kalmasın."

"Hadi Allah'a amanet ol."
"Sen de."

*************

SURAYE  (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin