Yazardan 12

1.2K 152 24
                                    

Ali Samet'in telaşla cevabını almak istediği sorusunu yarıda kestim.
"Dur, dur, acele etme. Sana bu hikayeyi kim anlattı? Önce onu söyle bir."
"Söyleyemem."

"Neden?"

"Yemin ettirdi bana. Kusura bakmayınız söyleyemem." dedi utanarak.

"Kim yemin ettirdi."

"..."

"Anlaşıldı. O zaman benden bir cevap beklemen yanlış olur. Sana cevap veremeyeceğim maalasef."

"Lütfen bilmem lazım. Belki o  ölmeden öğ.." diye söylemek istediği sözün devamını geri yuttu.

"Pekala onun kim olduğunu sen söyleme, ben tek tek isimleri söyleyeyim, sen de evet, hayır de böylece yemininini bozmamış olursun."

Ali Samet çocuksu bakışlarla beni süzerken, onu yıllardır tanıyor muşum gibi bir his belirdi içimde.

"Çocuğun babasını mı tanıyorsun, yani Kerem'i mi?"
diye sorunca şaşkınlıkla yüzüme baktı.

"Nereden anladınız?"

"Müneccim olmaya gerek yok bunu bilmek için, kadının bütün akrabalarını tanıyorum çünkü."

"Peki neyiniz oluyor o kadın."

"Bu kez de sıra sende, önce sen söyleyeceksin o adamın senin neyin olduğunu,  sonra ben söyleyeceğim."

"Kerem ..."

"Namı diğer Kaçak Kerem"

"Evet, Kaçak Kerem dedem oluyor"

"Deden mi? Şaşırdım. O adam olduğuna emin misin? Şimdi yaşaması bile mucize olur da, bir de senin gibi genç torunu olması... "

Belki o olmayabilir diye kuşkulandırdı beni bu soruyu sorarken.

"Evet yaşlı ama ben gerçekten torunuyum. "

"İşe bak, biz öldü sanırken, meğerse çocuk yapmakla geçiriyormuş günlerini."
deyince Ali Samet'in yüzü kızardı. Alındığını görünce,

"Şaka yaptım yahu, alınma."

"Esteğfurullah hocam. Siz söylemediniz ama nesi olduğunuzu?" diye merakla yüzüme baktı.

"Beni o adama götürürsen, söylerim belki."

"Olur mu? Sahi gelir misiniz?"

"Olur, gelirim tabii, neden gelmeyeyim."

Biraz durdu, acele ettiğini düşünerek, dedesinin nasıl tepki vereceğini bilmemesinden  olsa gerek;

"önce izin alsam kendisinden, sonra gitsek..." diye bana baktı utanarak.

"Bir şey olmaz, sevinir bile, merak etme." diye rahatlattım onu. Ali Samet yavaş sesle;

"doğru söylüyorsunuz. Çok sevinir. " dedi ve benim  Suraye'nin nesi olduğumu öğrenememenin verdiği üzüntüyle ve merakla devam etti.

"Siz söylemediniz ama"

"Biraz da sen merak et. Günlerdir ben merak ediyorum; 'kim bu adam?' diye, değil mi?"  diyerek gülümsedim.
Çocuk, dedesiyle görüşmeden bir şey söylemeyeceğimi anlayıp ısrar etmekten vazgeçti.

"Tamam, sizi dedeme götüreceğim. Ama sınavım var, onu vereyim, öyle gideriz"

"Tamam konuştuk o zaman" deyip, gitme zamanının geldiğini bildirmek istercesine  kalkar gibi yapınca, o da ayağa kalktı. Elini bana uzattı. Bu kez çekinmeden- bir yakınının elini sıkar gibi- sıktı elimi.

"Hoşça kalın, ben sizi bulurum."

"Hoşça kal, görüşürüz. Bekliyorum unutma." diyerek oturduğum sandalyeden kalktım. 

SURAYE  (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin