Suraye: Kardeşler buluşuyor.(53)

594 104 38
                                    

Sabaha karşı kapını alacaklı gibi çalan Meleknazdı. Evden kaçmıştı. Annesi telaş ve korkuyla eve aldı onu. Ağlayarak ve hiçbir zaman oraya dönmeyeceğini söyleyerek eve giren Meleknaz, evin ortasında durup ona bakan yabancı genci görünce önce şaşırsa da abisi olduğunu tahmin ederek annesine baktı. Suraye başı ile onayladı kızını.
Meleknaz sanki yıllardır yan yana büyüdüğü kardeşi seferden dönmüş gibi tereddüt etmeden 'abim' deyip sarıldı Polat'a. Polat, ona sarılıp hasretle "hoş geldin" diyerek yüreği sevinçten ve sevgiden kuş gibi çırpınan küçük kıza karşılık verdi. Kardeşine sarılıp

"hoş bulduk, ben gelecektim ama seni görmeye..." dedi ve parmaklarıyla yanaklarına akan göz yaşlarını sildi.

"Ağlama artık, ben varım. Bundan sonra kimse sizi üzemez" diyerek göz yaşları içinde onların kavuşmalarını izleyen annesini de kardeşiyle beraber kucakladı.
Yılların hasretiyle kucaklaştılar.

İçlerinde tek duygu vardı sarılırken; artık güvendeydiler. Bundan sonra onlara bir şey olmayacaktı. Düne kadar yalnız olan iki kadın, şimdiye kadar  eksikliğini hissettikleri babalarını bulmuş gibiydiler. 
Meleknaz abisine sarılırken vefat eden kardeşine sarılır gibiydi, o gelmiş gibi hissetti biranlık.
"Geldin, bizi bırakmayacağını biliyordum" dedi. Polat onun ne dediğini anlamamıştı belki, annesi anlamıştı. O aslında İsmayıl'a sarılmıştı. Sabahtan beri sessizce akan yaşlarına hönkürtüsü karıştı Suraye'nin.
Polat;
"neden ağıyorsunuz, sevinin artık. Bakın burdayım" dedi üzüntüyle. Artık ağlamak yok, bitti. Gülmek zamanı. Ben varken ne annem, ne bacım ağlamayacak" deyip kardeşinin alnından öptü. Anne kız bakıştılar, ikisi de akan göz yaşlarının  nedenini biliyorlardı. Kendilerini toparlamaya çalıştılar. Yılların yangını yerini vuslata bırakmıştı.  Suraye oğlunun omuzlarını okşayıp,
"hadi otur, üzülme yavrum, biz kadınlar her şeye ağlarız, sen bakma bize, sevinçten ağlıyoruz biz. Evladım çıkagelmiş, bundan böyle ağlar mıyım hiç." dedi ve kızına dönüp onu da kucakladı.
"Yavrum,  sen nasıksın, gecenin bu vakti niye geldin, hadi söyle?" Bu arada Kadir Bey ve karısı paldır küldür eve daldı.

"Kapıyı deli gibi döven kim..." diye söyleyecekken karşısındaki manzaradan etkilenerek diyeceği sözü yarıda bırakıp el çırptı.

"Aferin sana Suraye, toplamışsın aileni etrafına. Sana da aferin genç adam, kardeşin üç gün olmuş gideli, geri dönmüş, düşünmüyorsun ardından ne derler diye. Elinden tutup geri götüreceğine arka çıkıyorsun. Sana yazıklar olsun Suraye, hiç değilse bizi düşünseydin."

Suraye her zaman olduğu gibi  kaynının yine de anlamadan dinlemeden konuşmasına sinirlendi ve

"ne oldu yine Kadir Abi? Ne yapmışız  yine şerefini alçaltacak?" diye sesini kaldırdı.

"Ayıp be, anlamıyor musun, anlamazlıktan mı geliyorsun bilmiyorum.  Bilmiyorsan ben anlatayım. Üç gün değil kızın evleneli,    baba evinde ne işi var? El alem ne der diye düşünmüyor musunuz?"

"Bir şey olmuş ki gelmiş. Daha sormadım ama mutlaka bir nedeni vardır. Bıraksan soracağız." deyip kocasının ardından odaya giren  Gülcennet'e baktı.

"Kocana söyle, insanlara ahlak dersi vereceğine biraz da kendine baksın. Başkasının odasına izin almadan girilmeyeceğini öğrensin."
Kadir Bey Suraye'nin iğneleyici lafının ardından yere tükürerek;

"tfu Allah cezanızı versin, ne haliniz varsa görün." deyip dışarı çıktı. Dışarıda küçük kardeşi ve karısıyla karşılaşınca hırsını ondan çıkardı.

"Sen hala uyu, uyu sen. Abi yapmayalım, abi etmeyelim, abi... . Abin batsın. Bak yine yaptılar yapacaklarını, şerefimizi iki paralık ettiler."

SURAYE  (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin