Telefonumun çalmasıyla ayağa kalktım. "Bakmam lazım." diyerek odama geçtim. Merak ediyordum,  kimdi bu yabancı? Yoksa, dedem mi? Allah'ım, inşallah odur diyerekten telefonu açtım.

"Alo, kimsiniz?"

"Benim eşek sıpası, tanımadın mı?"

"Allah'ım şükürler olsun sana," dedim içimden. "Dede, neredesin sen? Neden telefon numaranı kapattın?"

"Çünkü Vesile'mle başbaşayken rahatsız edilmek istemedim torun. O Güngör denen eşek sıpasının tehditlerini dinlemekten bıktım. Bana bak söz ver, bu numarayı kimseye söyleme."

"Ama dede, herkes sizi merak ediyor. Nereye kadar sürecek bu kaçaklık?"

"Merak etme torun, bu hafta döneceğiz. Ben dönene kadar bu numara ikimizin arasında, yemin et. Bak sana güvendim aradım."

"Tamam dede, yemin ederim."

"Aradığımdan da kimseye bahserme. Söz mü torun?"

"Söz," dedim istemeyerek. Daha sonra telefon kapandı. Ah dede ah!Milleti öldürdün telaştan. Öldürdün.

O sırada zil çaldı ve koşarak kapıyı açtım. Annemle babamdı bu. Güngör ve babası da vardı. Meraklı görünmeye çalışarak sordum.

"Meraktan çatlayacağım. O adam dedem miymiş?"

Düriye Teyze arkamdan seslendi. "Desenize hele. Durmuş Bey mi?"

"Yok, değil. Başka birisi."

"Yaşasın dedem değilmiş. Ama ablam demişti dedem dokuz canlıdır diye."

Annem,  "Deden kedi mi oğlum?" deyince Canberk güldü. "Ben de öyle demiştim."

Canberk'le ikimiz de birbirimize gülümsedik. Düriye Teyze, "İçeri girin, kapıda kaldınız," deyince hep birlikte oturma odasına girdik. Müjde abla ayağa kalktı. "Hoş geldiniz."

Güngör şaşkındı. "Anne? Senin ne işin var burada?"

"Kaynanamı çok merak ettim oğlum."

Annem gülümsedi. "Eminim etmişsindir Müjde."

Salih amca gülmeden duramadı. "O kadar severdi ki annemi, onun sevgisi bir efsaneydi."

Müjde abla omuz silkti. "Ay severdim tabii. Ara sıra kavga etsek de bir tanecik kaynanamdı bu."

Tüm odadakiler gülmekten kırıldı. Ben, odama doğru geçtim. Ah dede ah! Ne zaman çıkacaksın piyasaya? Ne zaman. Mesaj bildirimiyle komidinin üstündeki telefonuma uzandım. Tanımadığım bir numaraydı mesajı atan:

"Selam balım. Bir arkadaşımın telefonundan mesaj atıyorum. İfşalanmak istemem. Yarın akşam saat dokuzda Köfte Evi'nde buluşalım. Sana yeni bir ayıcık hediye edeceğim ela gözlüm sevdiceğim. Yarın kırmızı giy. Severim kırmızıyı, kiraz dudakların kadar olmasa da. Yalnız gel yoksa çıkmam vallahi karşına. Bu yakışıklıyı merak eder durursun sen de."

Köfte evi, bizim mahallenin aşağısındaki köfteci. Ulan sapık, bir de beni ayağına çağırıyor köftehor. Gideceğim ya, sırf o sapığı dövmek için, ağzıma geleni söylemek için gideceğim. Yalnız gideceğim ki işkillenmesin. Hem kalabalık mekan kimse bana kötülük yapamaz. Ulan köftehor, köftecide sana bir güzel yedireceğim. Yani köfteleri...

Ben böyle düşünürken telefon çaldı. Edis arıyor. Neden ki? Açtım telefonu.

"Alev, rahatsız etmiyorum umarım."

"Hayır."

"Senin kaçık deden bir kocakarıyı kaçırıp ortalıktan kaybolmuş. Yeni duydum televizyonda. Bir geçmiş olsun dilemek istedim. Umarım bulursunuz."

Şişman PrensesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin