88. BÖLÜM

1K 56 60
                                    

Levent Bey...

Bana baktı bir müddet. Utandım. Ay ne utanıyorum ki zaten bornozum gayette uzun ve her yerim kapalı. Vücudum görünmüyor, utanmamı gerektirecek bir durum yok.

"Siz," diye söze başladım. Daha lafımın devamını getiremeden arka cebinden bir zarf çıkarıp bana uzattı. "Bu, arabama çarptığınız için bana ödediğiniz on bin lira. Artık istemiyorum çünkü size lazım."

Şaşırmıştım. "Ama, nasıl?"

"Bugün, işten çıktığınızı duydum. Hem de bizzat Erdal Bey'den. Biliyorsunuz ki Onun doktoruyum ve arada ziyaretine gidiyorum. Detayları anlatmadı bana. Ama size karşı öfkeli olduğu belliydi. Neyse, bu konu beni ilgilendirmez.   Ama o anda tesadüfen Rüya Hanım'ı gördüm ve olanları anlattı bana. Sizin masum olduğunuza inandım çünkü sizde kötülük yapacak insan tipi yok. O an karar verdim. Bu parayı geri vermeliyim diye düşündüm. Size lazım olacak."

"Teşekkür ederim."

"Çökmüş gözleriniz. Ağladığınız nasıl da belli oluyor."

"İçeri girmez misiniz, kahvemi için," dedim.

"Başka zaman," dedi. Şimdi acelem var. Gitmem gerek."

O gidince kapıyı kapatıp zarfı açtım. Bugün yaşadığım tek güzel olay. Bu para, kardeşime doğum günü hediyesi almamı sağlayacaktı. Yaşasın. Odama geçip eşofmanlarımı giydim. Sonra da oturma odasına girdim ve üzerime bir battaniye alarak televizyon karıştırmaya başladım. Aa konuya bak çok saçma.

"İki elti el ele yufkacıya kaçtı."

Vay anasını neler dönüyor ülkede. Ne tür anormaller var. Tam konuyu dinlemeye koyulmuşken
zil çaldı. Ben de koşarak açtım. Canberk'ti bu. Beni gördüğüne şaşırmış gibi görünüyordu.

"Abla, işten erken gelmişsin."

"Erken gelmedim ablam, kovuldum." dedim gülerek. Canberk tuhaf tuhaf yüzüme baktı.

"Kovuldun ve bunu gülerek anlatıyorsun. Çok anormal bir durum."

O odasına girerken ben de arkasından söylendim. "Normal olduğumu kim söyledi ki? Anormalim oğlum ben."

Sonra da tekrar odaya yöneldim ve battaniyenin altına girerek televizyon izlemeye devam ettim. Biraz sonra Canberk yanıma geldi.

"Yaa bunları mı izliyorsun abla? Şöyle güzel bir film izlesek ya."

"Nasıl bir film izleyelim paşam?"

"Bilmem ki, buluruz bir şeyler. Önce yemek yemem lazım."

"Sen yemeğini ye tatlım ama benim film izleyecek keyfim yok."

"Anladım abla, o zaman ben de odamda telefonumla oyun oynarım."

Eve sığmıyordum resmen. Pelin'e mi gitsem ama evde yok ki. O sırada zil çaldı ve ayağa kalktım. "Ben bakarım abla," sesiyle tekrar yerine oturdum.

"Alev İnce içeride mi?"

"Evet polis abi."

Polis sesini duyunca apar topar kapının yanına geldim. Polisin bizde ne işi olabilirdi ki, yoksa yoksa dedemle Vesile Teyzemin başına bir şey mi gelmişti. Ya da Erdal Bey beni polise mi vermişti? Sakin görünmeye çalışarak memurlara döndüm.

"Buyurun, ben Alev İnce."

"Atiye Öztürk'ün kaybında sizin de parmağınızın olduğunu düşünüyoruz. Bizimle karakola geleceksiniz."

Bir bu çıkmıştı yani. Atilla'nın ablası yüzünden şu başıma gelenlere bak. Ben mi dedim sana hapisten kaç diye? Off!

"Tamam, üstüme hırkamla montumu giyip geliyorum," dedim arkamdan çok bilmiş bir edayla seslendi.

Şişman PrensesWhere stories live. Discover now