30. BÖLÜM

7.6K 437 17
                                    

Yol boyunca dayım direksiyon başında sayıkladı durdu. "O nasıl kızdı öyle? Rüya gibi. Rüya, rüya..."

Artık dayanamadım. "Yeter dayı. Bir sus. Kafamı şişirdin Rüya Rüya diye."

Dayım bana döndü. "Beni beğendi mi acaba? Bugün iyiki de saçlarımı jölelemişim. Kesin beğenmiştir. Şu tipe baksana. Tüm kızlar ölür bana."

Aniden bir kahkaha tuttu beni. "Hahahaha! İlahi dayı."

Dayım bana alınmış gibi baktı. "Çok mu komik? Gerçekleri söylüyorum şurada. Yakışıklı değil miyim?"

"Çok yakışıklısın dayı, senin yanında Brad Pitt haltetmiş."

Dayım, inanmamış gözlerle bana baktı. "Harbiden dayı," dedim. Bugün beni eve bırakma nezaketinde bulundun. Sen benim kırmızı Tofaşlı prensimsin."

Dayım kahkaha attı. "Ahahahaha! Kırmızı Tofaş ha, seni cimcime." Daha sonra gözleri uzaklara daldı. "Siyah Audili prens olmak isterdim. Dikkat ettim de, sizin holdingtekilerin arabaları hep gıcır. Hele ki bir tanesi vardı içlerinde, siyah Audi. Kaymak gibi araba."

"O Gökmen Bey'in arabasıdır," dedim gülümseyerek. Dayım bana baktı. "Şu sizin müdür bey mi?"

"Evet, o."

"Zengin adam desene." dedikten sonra duraksadı. "Genç mi? Bekar mı? Yakışıklı mı?"

"Hepsi de var dayı," denemle sırtıma vurdu. "Kaçırma bu adamı. Artık zayıfladın da, sana bakmaması için hiçbir engel yok."

"Yaa dayı, saçmalama," diyerek omuz silktim. Dayım gülümseyerek yanağımı sıktı. "Şaka yaptım kız, hemen parlama. Başka bir zengini tavlarsın istersen."

Ona kızgınlıkla baktım. "Dayıı!"

"Tamam yeğenim, şaka yaptım. Hemen alınma."

Evin önünde durduk ve arabadan indik. İçeri girip zile bastığımızda kapıyı anneannem açtı. "Aa! Hayri, bu kız Alev'im mi benim?"

"Evet anne, torunun. Nasıl olmuş ama?"

"Ay fıstık gibi," diyerek bana sarıldı anneannem. Oturma odasına girdiğimizde kimler kimler yoktu? Dedikoducu Fahriye Teyze, Düriye Teyze, Aliye Teyze ve oğlu Harun. Beni görünce hep birlikte ayağa kalktılar. Anneannem beni takdim etti. "Alev geldi, torunum."

Fahriye Teyze gülümsedi. "Kız, ne güzel olmuşsun sen."

Aliye Teyze de onu destekledi. "Aynen çok güzel olmuş. Öyle değil mi Harun? Harun?"

"Öyle anne."

Düriye Teyze bana sarıldı. "Aferin sana kız, ne güzel de olmuşsun öyle."

Az sonra Nusret dedem içeri girdi. Hemen elini öptüm. "Hoş geldin dede."

Beni inceden süzdü. "Bu sen misin? Ne güzel olmuşsun Alev?"
Anneannem dedeme döndü. "Yaa öyle değil mi Nuri? Benim torunum işte."

Nuri dedem etrafına bakındı. "Yahu Durmuş nerede? Dünürümle iki muhabbet edecektik."

Annem cevap verdi. "Biz de bilmiyoruz baba. Ararım, az sonra burada olur merak etme sen."

"Gelsin tabii gelsin. Sohbet edelim dünürümle."

Anneme döndüm. "Ben odama geçip üstümü değişeyim anne."

"Tamam kızım geç tabii."

Üstümü değişip eşofmanlarımı giydim. Allah'ım ne güzel duruyorlar üstümde. E tabii, insan fit olunca böyle oluyor demek ki. Doğruca mutfağa geçtim. Annem döktürmüş yine. Kısır mı dersin mantı mı dersin sigara börekleri mi dersin, kek mi dersin hepsi vardı. Tabağıma yiyeceğim kadarını koydum ve çayla götürmeye başladım. Oh ne güzel. Zilin çalmasıyla koşarak kapıyı açtım. Vildan Abla'ydı bu. Pelin'in
annesi. Beni baştan aşağı süzdü. Daha sonra da bana sarıldı. "Alev, bu sen misin? Pelin resmini göstermişti ama yakından daha da bir güzelsin. Maşallah."

Şişman PrensesWhere stories live. Discover now