9. BÖLÜM

10.5K 594 321
                                    

O sabah erkenden kalktım. İşe geç kalmamalıydım. Dünden beri düşünceliydim zaten. Seray Hanım'ın bana kinayeli bakışları hâlâ aklımdaydı.Aklımda tek soru vardı. "Kovulacak mıyım?" Siyah gömlek ve kumaş pantolonumu giydim. Siyah giydim boydan boya. Hem beni zayıf gösterir değil mi yani? Saçlarımı salık bıraktım ve makyaj çantamı açtım. Hani şu makyözler yapar ya, kontür makyajı. Bronzlaştırıcıyı alıp yanaklarıma asimetrik çizgiler çektim . Daha sonra makyaj süngeriyle yavaş yavaş sildim. Aynaya baktığımda saçmaladığımı farkettim. Yüzümü zayıf göstereceği yerde yüzüne is sürmüş komando askeri gibiydim. Tenim bembeyaz olunca kontür makyaj pek gitmedi anlayacağınız. Hemen makyaj temizleyicisiyle yüzümü sildim. Bugün makyaj yapmayacaktım. Zaten kovulacaktım, ne gerek vardı ki süslenmeye? Hemen mutfağa girdim ve masaya oturdum. Annem, dayım ve Canberk çoktan oturmuştu. Annem tabağıma omlet koydu. Omletı' bir hamlede bitiriverdim, boğulacaktım bir bardak çayı hüpledim. O anda boğazıma çay kaçtı. Dayım sırtıma vurdu. "Helal."

"Yavaş abla, koşturan mı var?" "Sahiden Alev. Ne bu acele kızım?"

"İşe geç kalmamalıyım anne." diyerek ayağa kalktım ve annemi öperek kapıya yürüdüm.

"Beni öpmek yok mu abla?" Ay camm kıyamam. Hemen koşup Canberk'i de öptüm ve çantamı alarak kapıdan çıktım.

"Kız Alev, bekle. Anahtarımı alayım."

"Ben aşağıda bekliyorum dayı." diyerek merdivenleri hızla inmeye başladım bir anda tökezledim. Az kalsın düşecektim.

"Kız Alev, dikkat et yuvarlanma manda gibi." Bu, Gizem'di. Sinirle ona döndüm. "O çeneni kapat güzelim, yoksa seni bu merdivenden yuvarlarım. Hiç acımam."

"Ay çok korktum." dedi Gizem alaycı

bir tavırla. Var gücümle yukarı çıktım, Gizem hemen kapıyı kapattı. "Cesaretin varsa kapıyı aç korkak kedi." diye bağırdım. Az sonra kapı açıldı. Karşımda gergin bir hâlde. Gizem'in annesini buldum. Kaşları çatıktı. "Kız Alev, sabah sabah ne kapımı yumrukluyorsun? Eşkiya mısın sen?"

"O kızına söyle, bir daha bana laf söylemesin yoksa onu gebertirim." diye bağırdım. Serap Teyze sinirlenmişti. "Sen kimin kızını geberteceksin? Rahat bırak kızımı." diyerek kapıyı çarptı. Kapıya var gücümle tekme attıktan sonra aşağıya indim. Serap Teyzenin arkamdan bağırmasını duyabiliyordum. "Aleeeeeev!" Koşarak arabanın yanına indim ve bekledim. Az sonra dayım da yanıma gelmişti.

"Kız Alev, yan komşu neden bağırıyor?" Dayıma dönerek, "Onlar ailecek kuduruk." dedim.

"Dikkat et seni ısırmasınlar yeğen."

"Yok be dayı." dedim gülümseyerek. "Haydi arabaya binelim, geç kalıyoruz." Arabaya bindiğimizde dayım anahtarı çevirdi ve arabayı çalıştırdı. Daha sonra da teybi açtı. "Ankara'nın bağları da büklüm büklüm yolları..." Dayıma döndüm:

"Yaa dayı, yine mi Ankara'nın bağları?"

"Ne yapayım Alev? Çok seviyorum bu şarkıyı."

"Değiştir dayı." dedim kararlı bir sesle. "Orhan baba aç." Dayım bana döndü. "Kız Alev, sabah sabah arabesk mi dinlenir? İçin ölmüş senin dayım."

"Öldü be dayı." dedim umutsuzca. "Ne oldu dayısı? Anlat bakalım hele."

"Daha ne olacak dayı?" dedim karamsar bir şekilde. "Dün iş yemeğine gittik, patronun gelinine yanlışlıkla kola döktüm. Yarın işe gelince bana uğra dedi. Kesin beni kovacak, kesin." Dayım sözümü kesti:

"Öyle deme Alev'im. O kadarcık şeyden adam mı kovulurmuş? Holdinglerini başlarına yıkarım valla."

"Yaa, dayı!" "Benim yeğenimi kimsecikler üzemez."

Şişman PrensesWhere stories live. Discover now