100. BÖLÜM

407 26 14
                                    

Levent, Alev, diye sayıkladı. "Alev, sakın ambulansı arama. Ambulans gelip beni götürene kadar ben... Ben... Kan kaybı..." Al şu telefonu. Yakınlarda özel bir klinik var. Ar...arkadaşım Korhan"

"Tamam, onu arayayım." dedim. Bana kekeleyerek zorlanarak numarayı söyledi. Ben de aradım.

Beş dakika geçti ya da geçmedi, bir ambulans yaklaştı. Levent'i apar topar sedyeyle kaldırdılar. Rüya da ambulansa bindi. Ben de arabayla ambulansın peşinden kliniğe geldim. Levent'i sedyeyle çabucak bir odaya götürdüler. Bir doktor yanımıza geldi.

"Siz Alev olmalısınız."

"Hayır, Alev, bu. Ben Rüya."

Adam bana döndü. "İyi ki beni aradınız. Kısa mesafede en iyi seçenek burasıydı. Hemşirelerimiz ilk müdahaleyi yapıyor." dedi ve hemşirelerin arkasından odaya girdi. Levent'in arkadaşı Korhan olmalıydı bu doktor.

Bir müddet sonra Levent'i sedyeyle bir odaya götürdüler. Levent'e mavi önlük giydirmişlerdi. Rüya çılgına dönmüştü.

"Nereye götürüyorsunuz, ne oldu Levent'e?"

Korhan cevap verdi. "Levent'i acil ameliyata almalıyız. Ama korkmayın. Levent iyi olacak. Siz de güçlü olun."

Rüya onu dinlemedi bile, hıçkırıklara boğuldu. Korhan hemşirelerin birine seslendi. Bu hanımefendiyle ilgilenin.

Sonra da ameliyat odasına girdi. Hemşirelerin biri hemen Rüya'nın koluna girdi.

"Hanfendi, lütfen geçin oturun. Size bir sakinleştirici yapayım."

"İstemem. Ben burada Levent'in iyi olmasını bekleyeceğim."

Rüya ile çaresizce beklemeye başladık. Telefonum birden çalınca açmak zorunda kaldım. Bu saatte Edis neden arar ki? Açtım meraklanarak.

"Alev, sizin evin önündeyim. Gelme şansın var mı? Çok kötü durumdayım. Dertleşmek istiyorum seninle."

"Ben, ben... Tamam, geliyorum." dedim ve telefonu kapatıp Rüya'ya döndüm.

"Edis bizim evin önündeymiş, beni bekliyor. Büyük bir derdi olmalı."

"Sen git Alev. Ben burada Levent'i bekleyeceğim."

"Bu gece eve gelmeyecek misin?"

"Levent'in iyi olmasına bağlı. Eğer iyi olursa taksi tutar gelirim ben."

"Tamam Rüyacığım," dedim ve klinikten çıkıp doğru arabama bindim ve bizim mahalleye doğru sürdüm. Sokağa girdiğimde duvarın kenarında Edis'i çömelmiş halde gördüm. Çabucak arabayı parkedip yanına gittim.

"Hadi eve geçelim."

"Hayır, gerek yok Alev. Hiç keyfim yok. Burada konuşalım."

"Edis, ne oluyor? Neden apar topar beni çağırdın?"

"Çünkü, Ceylan'ın ailesi beni istemiyor. Onaylamıyorlar evliliğimizi."

"Nasıl, neden?"

"Aileler kaynaşsın diye bir yemek organize ettik. Restoranda yer ayırdık. Annemi zar zor ikna ettim zaten Ceylan ve ailesini küçümseyip duruyordu. Onlar da annemden hiç hoşlanmıyorlardı. Restoranda yemek güzel gidiyordu. Konuşup sohbet ediyorduk. Diğer masada bir çift vardı. Adam kadına evlenme teklif etti, kadın da kabul etti. Kemancılar yanlarına geldi. Sonra dans ettiler. Fırsattan istifade ben de Ceylan'ı kaldırdım dansa. Bizi gören diğer çiftler de dans etmeye başladılar. Her şey o kadar mükemmel gidiyordu ki. Ta ki..."

"Ta ki ne?"

"Göksu gelip her şeyi mahvedene kadar."

"Göksu mu?"

Şişman PrensesWhere stories live. Discover now