8. BÖLÜM

11.6K 642 443
                                    

   Multimedya: Gökmen

"Abla, abla uyan."

Gözlerimi açtığımda gün ağarmıştı . Canberk, tatlı bir şekilde gülümseyerek "sana bir sürprizim var." dedi. Merakla "ne sürprizi?" diye sordum.

"Gözlerini kapat abla. Ben aç demeden açma."

"Tamam,"diyerek gözlerimi kapattım ve ayağa kalktım. Canberk koluma girdi ve ağır adımlarla yürümeye başladık. "Şimdi açabilirsin abla" demesiyle gözlerimi açtım. "Ama bu..."

"Evet abla, tavuk baget. Annem bizim için yapmış." "Yihuu!" diyerek Canberk'e sarıldım. Annem kırılgan bir tavırla "beni öpmek yok mu?" dedi. Annemi yanaklarınan öptüm.

"Teşekkür ederim anne. Bize bu sürprizi yaptığın için."

"Bir şey değil kızım. Bugün dükkana geç gidecektim de size kahvaltı hazırlayayım dedim. Marketten baget aldım ve pişirdim. Siz çok seversiniz."

Ah annem! Bagete bayılırım, büyük sürpriz oldu bize.

"Ablacığım, nefis görünüyor."

"Dayı, sen bizde mi kaldın?" diye sordum şaşkınlıkla. Dayım yanağımdan makas aldı. "Kaldım Alevcik. Ama sen ölü uykusuna yattığın için görmedin. Kız o ne uykuydu öyle? Saat dokuz da uyunur mu?

Canberk hemen atladı. "Abla, biz dün gece dayımla dondurma yedik, kart oynadık. Mahmut'u yıkadık çok güzeldi.Nişanın bitmesini bekleseydin abla bize katılırdın çok eğlenceliydi." Nişan derken,dedem nerede acaba?" Merakla sordum.

"Dedem nerede?"

"Sevgili Farah'ını kahvaltıya götürmüştür." diyerek omuz silkti annem.

"Ama Farah da güzel kız. Helal olsun Durmuş amcaya, benden hızlı çıktı." demesiyle annem dayıma tersçe baktı. "Sus Hayri." Dayım kım oldu. Oldum olası annemden çekinir ve korkardı. Bir o kadar da severdi annemi. Tek ablasıydı sonuçta. Ben, Canberk'le bagetlere saldırdım. Annem bize kızdı. "Çocuklar, dayınıza da bırakın."

Dayım,benden sadece dört yaş büyük. O yüzden arkadaş gibiyiz onunla. Birlikte büyüdük. Çok anımız oldu. Dayım biraz çocuk ruhlu olduğu için Canberk de çok sever onu. Kahvaltıyı bitirince odama girip bir bluz bir pantolon giydim. Saçlarımı salık bıraktım. Telefonumun ekranına bakar bakmaz şoka uğradım. İşe yirmi dakika vardı. Bu İstanbul trafiğinde nasıl yetişecektim Sarıyer'den Maslak'a çantamı alıp apar topar odamdan çıktım dayım önümde dikildi. "Ben bırakırım Alev."

"Yirmi dakika var, geç kaldım." dedim tedirginlikle. Dayım gülümsedi. "Sen Hayri dayını tanımamışsın yetişeceğiz yeğen. Sen şimdi in aşağı arabanın orada bekle. Ben iki dakika giyinip geliyorum."

Hemen koşarak aşağıya indim ve dayımın kırmızı arabasının yanında durdum. Yıllar geçer dayım bu külüstürü satmazdı. O kadar çok severdi arabasını. Tofaş Doğan tipi bir arabaydı.

"Kız Alev, o arabaya binme. Çöker vallahi."

Başımı çevirdiğimde bu Gizem'di. Bıkmıştım bu cadıdan. Var gücümle bağırdım.

"Yüreğin olsa balkondan sataşmazsın, aşağı inersin ama yemiyor değil mi?"

"Sıkıyorsa sen yukarı çık ama kendini götürmekten acizsin,"demez mi? Elime bir taş aldığım gibi balkona fırlattım. Gizem cırlayarak içeri girdi. Tutturamamıştım. O taşı o cadalozun kafasma isabet ettirememiştim.

Gizem, moral bozmada bir numaraydı. Birbirimizden ölümüne nefret ederdik. Cadı, ne olacak?

"Alev, haydi gidelim dayısı."

Şişman PrensesWhere stories live. Discover now