87. BÖLÜM

774 58 44
                                    

"Ne demek hainim? O nasıl söz öyle?" dedim, bu sefer Savaş Bey söz aldı:

"Herkesten beklerdim ama sizden beklemezdim Alev Hanım. Değerli kuzeninin sevdiği kadın bunu yapamazdı, konduramazdım ama yaptın sen."

"Neyi yaptım?" dedim. Erdal Bey lafı ağzıma tıkadı. "Bizi sattın Alev. Hem de çok kötü sattın. Ben de sevmiştim seni gelinimin suçunu öğrenip bana söylediğinde. Ne akıllı kız, bizi uyardı hemen demiştim. Ama sen , şirketimizin özel tasarımlarını rakip firmaya sattın. O flash belleği sana hiç vermemeliydim."

Bunu duyduğumda daha da şaşırdım. "Ama ben size sağ salim teslim ettim o flashı."

"Teslim ettin ama tasarımları rakip firmaya ifşaladıktan sonra."

"Nasıl olur bu?" dedim Emir Bey güldü.

"Nasıl bilmezsin Alev? Bilmezden gelerek suçunu örtbas mı etmeye çalışıyorsun?"

"Suç mu? Ne suçu?" dedim gözümden yaşlar dökülerek.

"Dur ben WhatsApp'ı açayım da gör suçunu," dedi Emir Bey WhatsApp'ını açarak. Resmi görünce donakaldım. Tasarımları diğer firmaya gönderen kişi... "Ama bu benim mail hesabım..." diye kekeledim.

Emir Bey cevap verdi. Evet senin mail hesabın. Rakip firmada bizim ajanlarımız var. Geçen hafta hainin sen olduğunu söyledi ama inanmak istemedim. Babama da diyemedim. Bir de güvenip flashı sana vermiş güya tasarımlarımızı koruyacaktın. Sen de fırsatı kaçırmadın değil mi? Söyle bana, kaç para verdiler sana bunun için?"

"Ben bir şey yapmadım," dedim hüngür hüngür ağlayarak. "Bana iftira ediyorlar."

"Tüm kanıtlar seni gösteriyor kızım." dedi Erdal Bey. Seray'ın hatasını duyup bana bildirdiğin için bir de çek verdim sana. Sen bizi arkamızdan bıçakladın ama."

"Baba, o çeki geri alalım ondan," dedi Emir Bey hiddetli bir ses tonuyla.

"Hayır kalsın," dedi Erdal Bey. Seray olayını bildirmekle haketti o çeki." Sonra da bana döndü. Ama artık bizimle işin yok. Şimdi eşyalarını topla sonra da muhasebeye git. Çıkış işlemlerini halletsin. Bir daha da buralarda görünme. Çıkabilirsin."

Gözyaşlarım pıt pıt damlıyordu. Hayatımda hiç bu kadar aşağılandığımı hatırlamıyorum. Gururum paramparça olmuştu. Hem de işlemediğim bir suçtan ötürü. Odadan çıkmak için kapıyı açtığımda Gökmen'le yüz yüze geldik. Beni görünce çenemi tuttu.

"Alev, sen neden ağladın? Ne oluyor burada?"

Arkadan Emir Bey seslendi. "O bir hain Gökmen."

"Sen ne saçmalıyorsun?" diye bağırdı Gökmen. Erdal Bey daha da sesini yükseltti. "Bağırma Gökmen, içeri gir ve kapıyı kapat."

Gökmen bana acıklı şekilde baktıktan sonra içeri girip kapattı kapıyı. Şimdi içim daha da ürkmüştü. Ya Gökmen bunlara inanırsa, hain olduğumu düşünürse. Ya bir daha yüzüme bakmazsa. Her şey bir yana, ben onsuz yapamam. İşsiz kalırım, parasız kalırım ama onsuz duramam. O benim yaşama sevincim. Kapıyı dinledim merak ederek.

"Alev yapmaz öyle şey, iftira ediyorsunuz."

"Ama kanıtlar..."

"Onlar da düzmecedir. İnanmıyorum. Alev öyle şey yapmaz. Ben kefilim ona."

"Sen ne dersen de. Artık onun holdingte işi yok Gökmen."

"Ben buranın genel müdürüyüm ve Alev'i çıkarmıyorum işten."

"Ben de buranın patronuyum ve çoktan işten çıkarıldı Gökmen. Haddini bil."

"O çıktıysa ben de bırakıyorum işi."

Şişman PrensesWhere stories live. Discover now