89. BÖLÜM

1K 57 55
                                    

"Ne saçmalıyorsun Suat?"

"Henüz orta bire gidiyormuşsun. Gizem'in anneannesinin köydeki evi yanmış. Sen de bunu ailenden duymuşsun ve o kadına söylemişsin. O da kalp krizi geçirmiş ve ölmüş."

O anda kafama dank etti. "Evet, zamanında Gizem beni suçlamıştı ama Serap Teyze senin suçun yok. Ondan ölmedi. Düştü de kalp krizinden öldü dedi."

"Serap Teyze sana yalan söylemiş Alev. Senden önce o kadın bilmiyordu olayı. Evi tekrar yaptırıp kadına sürpriz yapacaktı çocukları, ama sen kadına bunları söyleyince eve zor gelmiş. Kalbi tutunca da merdivenlerden düşmüş ve vefat etmiş."

Şok olmuştum. Suat omzuma dokundu.  "Ben bunları üzülmen için söylemedim Alev. Gizem'in sana olan nefretinin kaynağını söyledim. Hem bu işte senin suçun yok ki nasıl bilebilirdin ki."

"Öyle tabii ama kasten işlemediğim suç yüzünden bana düşman olması yine de saçma değil mi?"

"Daha önce ona karşı çok hata yapmışsın Alev. Sadece bu değil ki. O olaydan önce de Gizem'e karşı bir sürü hata yapmışsın. Hatta o olaydan sonra bile. Neyse diğerlerini de sana o anlatsın." dedi ve uzaklaştı yanımdan Suat.

Demek bana düşman olmasının sebebi buymuş. O değil de Raziye Teyze, yani Gizem'in anneannesi benim yüzümden mi öldü? Benim suçum değil sanıyordum. Bu vicdan azabıyla nasıl yaşayacağım ben ha?

Eve geldim. Anahtarı almak için çantamı açtım ama bulamadım. Nereye koydum bunu. Off, evde unutmuşum. Mecbur bizimkileri rahatsız edeceğim. Zile bastım. Kapıyı açan kişinin Pelin olduğunu görünce şaşırdım. Tek kelime bile etmeden sarıldı bana.

"Alev, canım. Bugün başına gelenleri duyunca çok üzüldüm. Sen değil, seni haksız yere kovanlar üzülsün."

"Nereden duydun?" diye sormadan edemedim.

"Canberk," dedi.

Ah ulan Canberk, sormaz mıyım bunu ben sana."

Pelin'le odamıza geçtik. Çok geçmeden kapı açıldı. Canberk, elinde bir kap cipsle geldi yanımıza. Bu yeni çıkan soslu cipsti. Özene bezene sakladığım ama görünüşe bakılırsa pek saklayamadığım. Cipsleri nereden buldu bu çocuk? Kızgınlıkla ona baktım gülümsedi.

"Abla iyi yere saklasaydın ben ne yapayım? Hem insan kardeşinden abur cubur saklar mı? Çok alındım vallahi."

"Kardeşim benim, diğerleri bitmeden yenisini niye açıyorsun? Diğerleri bitince birlikte yiyecektik zaten. Hem Pelin ablana benim işten kovulduğumu da söylemişsin. Başka kime söyledin çok sinirlendim sana."

"Sen niye en yakın arkadaşından gizliyorsun ki bunu? Haksız mıyım ama Pelin abla?" dedi Pelin'e bakarak. Pelin bana kızgınlıkla baktı.

"Haklısın tabii paşam. Ablan bunu benden gizlememeliydi."

"Pelin, ben seni üzmek istemedim. Zaten çok kötüydüm. Biraz düzelince anlatacaktım her şeyi. O an kimseyle konuşamazdım. Ağlardım, isyan ederdim. Kimseyi derdimle üzemezdim."

"Saçmalama Alev. Üzüleceksin, ağlayacaksın, gerekirse bağıracaksın ama derdini içine atmayacaksın. Şimdi bana baştan sona anlat bütün olanları."

Sonra da Canberk'e göz kırptı. "Paşam, sen bizi yalnız bırakır mısın? Ablan içini döksün bir."

"Tamam Pelin abla, ben çıkıyorum." dedi Canberk elinde cips kasesiyle. Bak sen küçük yaramaza. Cipsleri de aldı götürdü. Çakal, hepsine üşüştü. Neyse şimdi konu farklı. Dertleşme vakti.

"Saçlarını okşayım mı kanka, yat dizime bakayım."

Gülümsedim ve yattım dizine. Nazik elleriyle okşadı saçlarımı.

Şişman PrensesWhere stories live. Discover now