"Allah aşkına, durgun olmayıp ne yapacağım. Kadir ağabeyimin yaptıklarını görmüyorsun sanki. Kaç gündür yeyip içtiğimiz zehir oldu sayesinde."

"Haklı ama."

Suraye;

"Haklı mı?" deyip ters ters baktı Gülizar'a.

"Tabii haklı. Ne yapacaktın kızı okutup? Duydun konuşulanları kendin de tayinle başka yerlere gönderiyorlar diye. Maazallah daha uzak bir yere gönderselerdi ne yapacaktın? Okumak neyse. Ya sonrası? Kızına hasret kalmayacak mıydın? Onu geçtim, madem ki okutmak istiyordun neden izin almadın? Her şeyin yolu yordamı var. Bir sorsaydın keşke."

"Bilmiyorsun sanki izin vermeyeceğini. Sandım giderse, bir şey söylemez, kabullenir."

"Böylesi daha mı iyi oldu? Bak şimdi de küçücük oğlanla evlendiriyor."

"Ne diyorsun Gülizar, ne evlendirmesi?"

"Haberin yok muydu? Gülcennet söylemedi mi sana?"

"Neyi? Deminden beri 'söylemedi mi, söylemedi mi' deyip duruyorsun. Söyle ne olduğunu da bilelim."

"Söylerim ama benden duyduğunu bilmesin abim. Kimseye söyleme demiş karısına da. Yemin ettirdi bana da Gülcennet. Öyle haberim oldu."

"Söyle hele bir. Senden duyduğumu söylemem. "

"Hani Allahyar Bey'in oğlu var ya, ona verecek senin kızı."

"Ne diyorsun sen Gülizar, o evli?"

"Ona yok, küçüğüne."

"Küçüğe mi? O daha küçük. Asker yaşına bile gelmemiş."

"Ben de onun yalancısıyım." deyip omuzunu silkti Gülizar.
Suraye;

"ne zaman dedi? Hem o kim ki bana sormadan benim kızımı verecek? Çocuk o daha. On beş yaşını bile tamamlamamış."

deyip önlüğünü açıp pamuk çalılarının üzerine attı.

"Sustum, saygı gösterdim, büyüğümdü dedim. Ama bu kadarı fazla." dedi ve gitmek için toprak yola çıktı. Gülizar arkasından gelerek dil dökmeye başladı.

"Allah aşkına Suraye, yapma, dur hele, bir düşün. Bak söz verdin söylemeyeceğim diye."

"Korkma söylemem senden duyduğumu."

"Zararla kalkan öfkeyle oturur. Bir hele akşam olsun eve gidince sorarsın. Şimdi hemen vermedi ya. Belki öylesine söylemiştir. Bir dur Allah aşkına. Bak Allah'ın adını verdim." deyip toprak yolda kaçarak yürüyen Suraye'ye yetişip kolundan tutup durdurdu.

Suraye yüzünü nefes nefese kalmış Gülizar'a döndü.

"Benim kızımı sahipsiz mi sandı, istediğine veriyor, istediğini yaptırtıyor. İzin vermem. Onun anası ölmemiştir. Babası olmayabilir, abisi olmayabilir ama ben varım. Dağ gibi annesi var onun arkasında. Kimse benden izinsiz evlendiremez onu."

"Elbette ki öyle. Sen de hemen celalleniyorsun. Senin iznin olmadan yapamaz zaten böyle bir şeyi. Kızmana da, korkmana gerek yok. Ben de haberin olsun diye söyledim zaten. Hadi gel dönelim, pamuğunu topla, akşam nasıl olsa eve gideceksin. Konuyu açarsa da cevabını verirsin."

Suraye biraz sakinleşmişti.

"Öyle mi dersin?"

"Tabii ya"

Suraye ve Gülizar önlüklerini yeniden yakalarına bağlayıp pamuk toplamaya giriştiler.

Akşam dokuzu geçiyordu eve geldiklerinde. Meleknaz, ineklerini bağlamış, ahırın kapısında elinde süt kovası annesini bekliyordu.

SURAYE  (Tamamlandı)Where stories live. Discover now