and the end

2.4K 277 160
                                    




Şarkı söyleyen birkaç ateş böceği.

Etrafa küçük ışıklar saçarken mutlu görünüyorlar.

Kız bir ateş böceği olmak istiyor

Belki uçabilirse çocuğun peşinden gidebileceğine inanıyor.

Bu sabah kalktıklarında onları bulutsuz, sakin bir gökyüzü karşılamıştı.

Hava sıcaktı hatta Jiho geçen gün aldığı elbiseyi giymişti.

Hoseok hangi tişörtünü giyeceğine karar verememiş birkaç kere üzerini değiştirmişti.
Aslında o, hepsi aynı koksada en güzel kokan tişörtünü aramıştı.

Jiho evden çıkarken biraz saçıyla oyalandı. Ve yatağına oturup bir süre duvarı izledi. Bunu yaparken izlediği duvarın kendine benzediğini düşünüyordu.

Dümdüz ve boş.

O yokken hissettiği buydu.

Bugün çok güzel olmalıydı. Jung Hoseok'un aklında bu haliyle kalmalıydı.

O, bugün gidiyordu.

Hoseok bugününü ona ayırmıştı. Bu şehirde geçirdiği bütün son dakikalarının hepsini.
Jiho bunun için mutluydu.

Tabii midesinde bir torba kelebek cesedi varken ne kadar mutlu olabilirse.

Jiho çimlerin üzerinde otururken bulutsuz gökyüzüne baktı.
Düşünüyordu.

Yarın yanında uzanmış çocuğun burada olmayacağını.

Yarın aynı şehirde nefes almayacaklarını.

Yarın ona dokunamayacağını.

Ve yarın onu göreceği için heyecanlanamayacağını.

Düşünüyor ve bunu yaparken yüksek bir yerden düşüyordu.

İnsanoğlu çabuk alışırdı.

Ve Jiho Hoseok'a çok alışmıştı.

Saniyeler akıp giderken içindeki sıkıntıyı ve hüznü bastırmaya çalıştı. Verdiği sözü hala bozmamıştı. Gözyaşı yoktu ve olmayacaktı.

Kenardaki papatyalardan birini daha alıp bağlamaya çalıştı. İşine odaklanmalıydı. Bu şekilde her şey daha normal geliyordu.

Hoseok'tan çiçekten bir taç istediğinde yapmayı bilmediğini söylemişti. Hoseok dizinde uyurken Jiho kendi tacını kendi yapıyor aklını meşgul ediyordu.

Jiho tekrar saatine baktı.
Bir ağacın altındaydılar ve dakikalar su misali akıp gidiyordu. Hava bile onunla alay ediyormuş gibi arada kararır gibi oluyordu.

Elindekini kenara bırakıp dizindeki çocuğa baktı. Hoseok uyuyor gibiydi ama titreyen göz kapakları Jiho'yu şüpheye düşürmüyor değildi.

Hafifçe büzülen dudakları, kirpiklerini ve alnını okşayan uzun saçları birer şaheser gibiydi.

O bir tablo olsa Jiho onu odasına asmaya kıyamazdı.

"Hâlâ bitmedi mi?"

Jiho daldığı yerden çıkıp yere bıraktığı çiçeklere uzandı.
"Sen uyumuyor muydun?"

Hoseok kafasını hafifçe çevirip kısık gözlerini Jiho'ya çevirdi. Uyumak zordu birkaç saat sonra buradan ayrılacağını bilerek uyumak çok daha zordu.

Good Night Hoseok | Hoseok Where stories live. Discover now