sʟᴇᴇᴘʟᴇss ʜᴏᴜsᴇ

2.1K 374 163
                                    

Eğer uçma gücüm olsaydı benim.
Bulutlara gidip senin bir katil olduğunu söylerdim.

Her ev resim defterine çizdiğimiz gibi duvarları renkli çatıları kırmızı değildir. Veya yemyeşil çimenleri olup bahçesini çiçekler kaplamaz.

Küçükken ben hep öyle çizerdim evimi resim defterime çünkü öyleydi. Hep sulardı annem çimenlerini, hiç soldurmazdı güllerini.

Soojin'in kağıdında ise ev hep siyah renkli olurdu. Aslında Soojin'lerin evinin rengi siyah değildi ama o öyle çizerdi çok çiçekte çizmezdi Soojin.

Siyah duvarlı kahverengi çatılı bir ev çizerdi. Kasvetle boyanmış bir kağıt parçası kalırdı hep ondan.

Bazı evler kimilerinin sığınağı kimilerinin ise hapishanesiydi belki de. O yüzden çizdiğimiz evler aynı ama renkleri hep farklıydı.

Bazı evler capcanlı bir sarı bazısı ise boyasız bir griydi.

Ne olursa olsun kaçıp gidemezsin o boyasız evinden çünkü adı üstünde orası evindi senin.

Evimiz kimliğimizin bir parçasıysa orası senin cehenneminde olsa hiçbir yere kaçamazdın.

Eğer bırakıp gitmişsen içinde artık sana ait olmayan bir şeyler vardır. Arkanda bırakmana değmeyecek bir şeyler.

Dikkatimi çekerdi her zaman birilerinin evleri. Merak ederdim aslında içerisinde nasıl hayatlar olduğunu kaç masalın başlayıp kaç tanesinin sona erdiğini.

Veya bahçedeki çiçekleri kimin soldurduğunu.

Ya Hoseok'un bahçesi? Oradaki çiçekleri kim soldurmuştu?

Bahçenin çitinden başımı uzatıp kurumuş çiçek kalıntılarına baktım. Bir zamanlar çiçekler açtığını tahmin ettiğim bir bahçeydi burası.

Hoseok'un kuru çiçekli bahçesi.

Buraya gelmeden önce Hoseok'un nasıl bir evde oturduğu hakkında çok bir fikrim yoktu aslında. Merak ediyordum ama hayal edemiyordum.

En çok odasını merak etmiştim ben. Baş ucunda posterler var mıydı ya da arabaları seviyordu, bir koleksiyonu olmalıydı.

Ya peluş?

Kafamı iki yana salladım. Onun olmadığına emindim.

Hoseok'un evinin dışı pek iç açıcı görünmüyordu.

İki katlı küçük bahçeli müstakil bir evdi. Tek sorunu bakımsız olmasıydı bana göre.  Evin boyası soyulmuş, bahçeyi çevreleyen demir çitler ise paslanmıştı.

Çiçek cesetleri olan bahçeden söz etmiyordum bile. Annem bu bahçeyi görse kovasını küreğini alır deli gibi çiçek ekerdi.

Tatlı sevimli bir evdi aslında tek sorunu içinde oturanların ona küsmüş olmasıydı.

Emin olmak için elimdeki adrese bir kere daha baktım.

Buraya gelmemin başlıca sebebi elimdeki sıkıca tuttuğum kutuydu. Baş belası kutu.

Aldığım hediye başıma dert olurken bu sabah annem tarafından yatağımın altında bulunmuş ve başıma türlü türlü çoraplar örmüştü.

Neredeyse annem yarım saat arkamda dolaşmış bu hediyeyi kime aldığım içinde ne olduğu hakkında bir sürü soru sormuştu.

Ona Changgu'ya aldığımı söylesemde inanmamış ve erkenden okula gitmeme sebep olmuştu.

Good Night Hoseok | Hoseok Where stories live. Discover now