sᴄᴀᴘᴇɢᴏᴀᴛ

2.9K 344 114
                                    

Kız gözyaşlarını tacındaki elmaslara dönüştürdü.

Her şeyin bir bedeli vardır.

Fazla şeker yemenin, vitrinde gördüğünüz o parlak ve güzel çantanın,
saçınızı anlık bir hevesle küt kestirmenin
bütün gece gözlerinizin içi kıpkırmızı olana kadar bilgisayar oyunu oynamanın ve hayvanların kuyruğuna teneke bağlamanın.

Yalanların ve iftiralarında.

Yaptığımız bütün yanlış veya doğru şeylerin, iyi veya kötü mutlaka ödenmesi gereken bir bedeli vardır.
Daha doğrusu olmak zorundadır.

Ve bu bedelleri her zaman en zayıf halkalar öder.

Bizim Soojin'le meselemizde bedeli şu anlık kimin ödeyeceği bir sırdı.

Zihnim bugün için Bay Jongin diye bağırsada, bunu reddederek konuyu kapatıyordum.

Ne olursa olsun bu işin bedelinin eninde sonunda bana patlayacağını biliyordum.

Zilin çalmasıyla koridordaki cama biraz daha yaklaştım ve ellerimle camın soğuk mermerine dokundum. Ayağımı düzenli bir ritimle yere vuruyor düşünüyordum.

Çalan zil son dersin ziliydi ve bütün gün camda beklememe rağmen ne Bay Jongin ne de Soojin okula gelmemişti. Bugün kurulun toplanacağına adım gibi emindim.

Ve büyük ihtimalle şu video meselesini okul dağıldıktan sonra noktalandıracaklardı. Okul yönetimi dedikodu kazanı okulumuzun öğrencilerinin böyle bir şeye 1 saniye dahi tanıklık etmesine müsade etmezlerdi.

Nöbetçi öğretmen koridorun kenarında dikilmiş zihnini tahta kaşıkla karıştıran beni fark ederek yanıma yaklaştı.

"Jiho bir sorun mu var?"

Hayır hiçbir sorun yok sadece Soojin'le Bay Jongin'i bekliyorum. Aslında o videoyu da ben ortaya çıkardım.
Ve sonucu merak ediyorum ya siz?

Kuruyan dudaklarımı ıslattım ve kafamı hayır anlamında iki yana salladım.

"Ders vakti lütfen sınıfınıza acele edin."

Burada daha fazla dikilip beklemenin saçma ve gereksiz olduğu düşünüp sınıfa doğru yürümeye başladım. Okul bittiğinde Mimi'ye okulda biraz işim olduğuyla ilgili bir bahane bulmam lazımdı.

Ama ona kitap kafeye gideceğimize dair söz vermiştim. Kaliteli bir bahane bulmam lazımdı hemde çok kaliteli.

Dersin bitimine kadar tek dizim sıranın altında haraket edip durdu ve dersin bir dakikasını dahi dinlemedim. Daha doğrusu dinleyemedim saniyeler ve dakikalar gözümün önünde inadına kaplumbağacılık oynarken istesemde dinleyemezdim.
Sonunda normalde duyunca mutlu olduğum zil çaldı.
Fakat bu sefer ben hiçte mutlu olmadım.

Mimi kitaplarını çantasına tıkarken zaman kazanmak için ben toparlanmadım. Kollarımı sıraya koyup bekledim. Mimi toparlanmak için bir girişimde bulunmayan beni fark edince durup bana baktı ve ellerini yüzümün hizasına getirip şıklattı.
"Bayan Jiho ders bitti artık kitaplarınızı toplayabilirsiniz."

Evet, Mimi bugün formundaydı. Çantasının fermuarını çekti ve ayağa kalktı.
"Tabi sende haklısın bütün gün beynini kullanmak fonksiyonlarınada zarar veriyor, bak bana gerekmedikçe kullanmıyorum."

Kitaplarımı çantama koymaya başladım.
"Senin gerekincede kullandığını pek düşünmüyorum."

Yalancıktan güldü ve omzuma vurdu.
"Ha ha. Hadi hadi geç kalacağız köşedeki masayı kapmak istiyorum."

Good Night Hoseok | Hoseok Where stories live. Discover now