sᴍᴀʟʟ ᴘɪʟʟ

2.6K 320 536
                                    


Benden hiç gitmeyecek birkaç parça mutluluk arıyorum.
O mutluluğun beni sarmasını istiyorum.
Ama mutluluk beni yine kandırıyor, önce etrafımı sarıyor ardından beni hüznün acımasız kollarına bırakıyor.


Ben diğerleri gibi çok şey istemiyordum. Hiçbir zaman istememiştim.

Birkaç samimi arkadaş, yumuşatıcı kokulu bir yastık ve başından ayrılamadığım çalışma masam bana her zaman yetmişti.
Gözüm öyle yükseklerde değildi.
Ne pahalı elbiselerim ne de yakışıklı bir sevgilim olsun istemiştim.

Ama bu aralar istediğim bir şey vardı.
Hatta bazen doğum günümdeki dilek hakkımı boşa kullandığımı düşünüyordum.

İstediğim tek şey... Tekrar eskisi gibi olmaktı.

Her cumartesi birimizde toplanıp gözlerimiz kızarana kadar film izlemek istiyordum ya da her zaman gittiğimiz kafede bir şeyler içip ödemesi için Changgu'ya yalvarmak.

Sadece eski ben olmak istiyordum.
Ailem, birkaç arkadaşım ve ben.

Aslında ben zamanda geriye gitmek istiyordum.

O güne, titrek adımlarla altıncı kata çıktığım o güne.
Hoseok ile göz göze geldiğimiz o güne.

Ben sadece, en azından Hoseok'un kalbine hiç dokunmamış olmayı diliyordum.

Bir cumartesi gününü daha yalnız  devirdiğimde, dershanenin ağır kapısını ittim.

Artık bu dejavu hissi olmaktan çıkmıştı. Ben her gün bu ağır kapıyı itip eve gidiyordum.
Bu sıkıcı ve çok tekdüzeydi.

Etrafıma bakındım bu tekdüzeliğin bir parçasıda Taehyung'du. Her gün üşenmeden buraya geliyordu.
Pek akıllıca konuştuğu söylenemezdi ama bana iyi geliyordu.
En azından gündüzleri yalnızlığımı unutturuyordu.

Her ne kadar ona bir daha gelme desemde gelmesini içten içe istiyordum.
Ona benimle ilgili hain planları varsa acilen avucunu yalamasını söylemiştim.

Elimi kotumun cebine götürdüm. Bazen telefonumun olmadığını unutuyordum. Tabanları yağlayıp eve gitmenin vakti çoktan gelmişti.

Adım atmamla yerimde kalmam bir olmuştu.
Bir çocuk önüme geçip gülümsediğinde olduğum yerde şaşkınca kalakaldım.

"Merhaba."

Sırtındaki çantadan ve dershane kapısında olmamızdan dolayı hızlı bir hesap yaparak onunda dershaneden olduğunu düşündüm.

"Merhaba."

Elini uzattı. "Ben Xiao Jun."

Adımı söyleyip söylememekte kararsız kalırken sebepsizce elimi uzattım.
"Kim Jiho."

"Şey aynı sınıftayız hatta arkanda oturuyorum."

"Ne güzel." Etrafa bakınmaya başladım.

Teahyung asıl şimdi gelmeliydi yeni tanışmak isteyen arkadaşlar şu an bana pek iç açıcı gelmiyordu.

"Şimdi kendine şöyle diyorsun bu çocuk benden ne istiyor."

Gülümsemeye çalışarak kafamı salladım. Evet Jun kendime tamda onu soruyorum.
Benden ne istiyorsun?

Elini yüzümün hizasına kaldırıp elindekini salladı. Bu benim çantama taktığım anahtarlığımdı.

Good Night Hoseok | Hoseok Where stories live. Discover now