1. BÖLÜM: "BUZ"

Start from the beginning
                                    

Nova.

"Nova; normalde sönük, hatta görünmeyen ancak zaman zaman birden parlayarak dikkat çeken bir yıldız çeşididir,"  demişti babam bana seneler sonra ismimi neden böyle koyduğunu sorduğumda. "Gece kadar kasvetli olduğunda bile, hep aniden parıldayabilecek güce sahip ol istedim."

Yürüyen bir çelişkiydim. Gece ve Nova. Biri kainattaki her şeyi içine çekebilecek, tüm iyiliğe ve kötülüğe aynı anda kucak açabilecek kadar karanlıkken; diğeri hiç yokken birden parıldadığında, o siyah gökyüzüne ışıklarını saçacak kadar aydınlıktı.

Nova'ya sırtımı döneli çok olmuştu.

Eskiden bu ismi severdim. Büyüdükçe, babamı tanıdıkça, kendisine ve benim hayatıma neler yaptığını öğrenince, bu ismi kimsenin kullanmasına izin verememiştim bir daha. Ne kadar garip, diye düşünürdüm hep uykunun bana uğramadığı gecelerde. Bana Nova ismini koyan, çocukluğumu karanlığın içine gömen ve hayatımı kasvetin kuyularına iten adamla aynı adam.

Bunu düşündüğüm ve uykunun beni esir alamadığı her gecede, sabaha karşı göz kapaklarım karanlığa yenik düşerdi ve kabuslarım beni esir alırdı. Hiç bırakmazlardı peşimi, dört bir yanımı sararlar, sarmaşıklarını dolayıp beni içlerine çekerlerdi.

Ve bu kabuslar, ben uyandığımda da son bulmazdı.

Çünkü hayatım büyük bir kabustan ibaretti.

Sonunda kabusumdan uyanmış ve gerçek hayata dönmüştüm. Tek fark benim kabusum saniyeler değil tam on dokuz sene sürmüştü.

Elimdeki bir şişesini dudağıma götüreceğim sırada içinde hiç bira olmadığını fark ettim. Homurdanarak beraber dans ettiğim bedenlerin arasından süzülüp içkilerin olduğu masaya yönelecekken tanıdık iki yüz görmemle beraber içkiyi kısa bir süreliğine es geçtim. Onların yanına gitmek istemiyordum fakat eğer şimdi gitmezsem, durmadan bunun lafını yapacaklarını bildiğim için kaçabileceğim pek yer yoktu.

Mayıs ve Selin kalabalık bir grupla oturmuş, bana ters bakışlar atıyorlardı. Onların bu kadar dağıtmaya karşı olduklarını biliyordum ancak onların onayladıkları şeyleri yaparsam kendi kişiliğime tamamen karşı gelmiş olurdum. Birinin sözlerine uymak ya da buyruğuna girmek, özellikle de o kişi benim hiç ama hiç umurumda değilken fazlasıyla imkansızdı benim için.

"Yavaş git biraz," dedi Selin uyarıcı bir tavırla. "Kanındaki alkol oranı arttıkça üzerindeki kıyafetler azalır," dedi üstünü teker teker çıkartmaya başlayan kumral kıza yüzünü buruşturarak bakarken. "Daha okulunun ilk gününe gidemeden herkesin seni konuşmasını istemezsin, değil mi?"

Gözlerimi devirdim. Eğer kimin ne düşündüğünü kafama takarak hareketlerime karar vereceksem öz irademin ne önemi vardı ki? O zaman neden sadece insanların istediklerini yerine getirmiyordum, hayatımı yaşamak yerine? İstediğimi istediğim şekilde yapardım ve buraya bunu kanıtlamak için gelmiştim.

Annemin istemediği bir şehirde, istemediği bir üniversiteye gelerek tam da bunu amaçlamıştım. Kabusların beni hiçbir zaman bırakmayacağını bilsem de, kanatları koparılmış bir kuş gibi ilk adımımı tek başıma sadece bir şey kanıtlamak için atmıştım.

AHVEBWhere stories live. Discover now