52~ Tek Bir Şans!

311 24 6
                                    

-ELA'NIN AĞZINDAN DEVAM-

Verdiğim kararın doğruluğundan şüphe etmem için birden fazla sebebim vardı.Oysa emindim.Emindim ama umduğum gibi olmamıştı.
Verdiğim karar daha ilk dakikasında neredeyse yüzüme bir tokat indiriyordu.
Sonra...Sonra o geldi.

Taner!

Taner beni öz annesine karşı korudu.Beni ya beni!İnanılır gibi değildi ama yapmıştı işte.Şaşkınlıkla ikisi arasında gidip gelen konuşmalara yetişmeye çalışırken,sadece birkaç saniye içerisinde kendimi Taner ile bir odada buldum.

Baş başa!Sadece biz!

Üzerimdeki şoku atmaya çekinirken,bileğime sarılı parmaklar benimkileri avuçladı sanki kafayı sıyırmam için yeterince sebebim yokmuş gibi!İkimiz de anlaşmış gibi birbirimize öylece aval aval bakıyorduk şimdi.Gereğinden fazla saçma bir durumun içerisindeydik,o kesindi ki ilk tepkim gecikmedi.Yüzümdeki şaşkın ifade hala benimleydi fakat bu elimi hızla geri çekmeme elbette engel olamazdı.Olmadı da.

"Ne yaptığını sanıyorsun ya sen!"

Ani çıkışımla,sakin bir nefes alıp verdi.Sonra da her iki elini bıkkın bir şekilde belinde sabitledi.

"Anlaşıldı işimiz hiç kolay olmayacak.Ama yine de sakin ol tamam mı?Az önceki durum için de kusuruma bakma.
Bilerek olmadı."dedi ve hemen arkasında duran iki sandalyeyi yanımıza yavaşça çekti.Garip şeyler oluyordu kesindi.Gerçi dün duyduklarımdan sonra pek de şaşırmamam gerekiyordu ama elimde değildi ne yazık ki.Ne bileyim...Bir türlü inanmak istemiyor gibiydim.

"Şimdi biraz iş konuşalım olur mu?Otur lütfen."

Uyarı veren sesiyle kendime gelirken,benim için ayırdığı sandalyede çekinerek yerimi aldım.Resmen diken üstündeydim ve hala bir tarafım neden burada olduğumu sorguluyordu.

"Öncelikle...Mesajlarımı dikkate alıp,buraya kadar geldiğin için teşekkür ederim."

"Şu faslı geçsek daha iyi olacak bence.Hala kendime ve kalkıştığım bu işe inanamıyorum zaten.Fazla vaktim yok.Ne konuşacaksan konuş,bitsin bu saçmalık artık."dedim umursamaz bir şekilde göz temasından kaçınmaya çalışarak.

Aşağı yukarı gidip gelen başı bana onay verirken,yeniden göz göze geldik.Kahretsin!
Neden bu derece rahatsız oluyordum bilmiyorum ama iyi hissettirmiyordu.Hayır yani,
Ömer ile öz kardeş oldukları gerçeği yüzüme çarpmadan da edemiyordu.Acaba sırf bu yüzden miydi?

"Aslında nereden ya da nasıl başlayacağımı bilmiyorum.
Saçma gelecek belki ama içinde bulunduğum şu durum hiç de kolay değil."

"Senden bir farkım yok gördüğün gibi.Şu halime bak!"dediğimde bana hak verircesine başını salladı.
Görebiliyordum.En az benim kadar gergindi.Gergin ve düşünceli...

"Haklısın ve biliyorum bugün senin için çok önemli bir gün.
Ama inan biraz sonra sana söyleyeceklerim...Bugünden daha önemli."

Ses tonu fazlasıyla ciddi çıkıyordu.Acaba...Dün öğrendiklerinden sonra filan...
Bilmiyordum.Sadece bir gecede bu denli değişmesine sebep olacak tek şey vardı o da...

"Senden başka güvenebileceğim biri yok Ela."dedi çaresiz bir ifade takınarak.Artık emindim sanırım.Dün olanlardan sonra bir çok şey değişmiş görünüyordu zaten.Ama...Bir şeyi anlamıyordum.

Neden ben?

Merve ile de konuşabilirdi?
Neden ben?Bana güvendiğini söylüyordu ki fazlasıyla tuhaftı.Ama Merve?Ne yani,ona güvenmiyor muydu?

Gözlerimi kısarak,bir şeyler söylememi bekleyen bakışlara sinirle baktım.Tamam,belki artık buraya neden geldiğimi az çok biliyordum ama söz konusu Merve olunca kendimi tutabilmem imkânsızdı.

GÜNAH KEÇİSİ:Beni Bırakma Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin