Kameramın hafıza kartı nerdeyse dolmuştu. Bir ara gidip bunları çıkarttırmalıydım. 

Notu siyah kutunun içinde koyup kapağını  kapadım. Kutuyu alıp diğer kutuların  üstüne koydum.

İşim bitince odadan çıkıp aşağı indim. Mutfağa gidip bir kaç lokma yemek yedim. Babam her sabah olduğu gibi erkenden gitmişti. Annem de mutfakdaki işleriyle uğraşıyordu.

"Aynur Hanım bu gün seninle konuşmaya gelecek. O yüzden erken gel ! Yüzünü de biraz daha kapat. Sana o kapatıcıları süslenmen için almıyorum ! " dedi. Sesi sertti.

Çoğu zaman ya sert ya da soğuktu zaten.

"Ne o anne , yaptıklarınızın belli olmasından mı korkuyorsun ? " dedim. Çatalımı bırakıp anneme döndüm.
"Ya da Aynur Hanımın beni böyle görüp gelini olarak almamasından mı korkuyorsun ? Hangisi ? Bana kalırsa her ikisi de sizden tiksineceğim kadar kötü ! Aynur Hanım da umrum da değil. Okuldan sonra işlerim var" dedim. Sesim öfkemi taşıyordu.

"Bana bir şey mi yaptığını sanıyorsun ? Yüzünü öyle görürse , eşiyle ve babanla konuşacak. Sonra ne olacak biliyormusun ? O kıymetli okulundan da olacaksın. Babanın yapacaklarını test mi ediyorsun ? Anla artık şunu sen baban ne isterse onu yapacaksın ya dayakla ya da tehditle ! " dedi. Gözlerinde gördüğüm o boşluk kalbim de büyük bir yangın başlatıyordu.

"Merak ediyorum , beni gerçekten sen mi doğurdun ? Tamam. Senin birdaha anne olma hakkını almış olabilirim ama bu kadarı da fazla değil mi ? Bazen iyi ki diyorum. İyi ki doğurganlığını almışım. Yoksa bir masumun daha sizin ellerinizde can vermesini izleyecektim. Bir anne senin kadar merhametsiz olamaz ! " dedim. Ona ne kadar istemesem de acıyla baktım.

Sofradan kalkıp kapıya yöneldim.

"İstesen de istemesen de evleneceksin. O olmazsa - ki olacak - bir başkasıyla. Sen sana izin verilen hayatı yaşamaya mahkumsun. Aklın başka taraflara kaymasın ! Anladın mı beni ? " dedi. Sesinde buram buram tehtit vardı.

Ona cevap bile vermeden evden çıktım.

Neyi imâ ettiğini anlamamıştım. Onu umursamadan okula doğru yürüdüm.

Gece olanların büyüsüne kapılmış Arele olanları anlatama mıştım. Böyle bir şeyi ondan gizlemem doğru olmazdı. Onunla konuşup sonra Burak Beyle konulmalıydım. İstemediğimi söylersem belki de beni anlaya bilirdi.

Telefonumu çıkarıp Burak Bey ismine tıkladım. En son Halil abinin beni rahatsız ettiği gece telefonuma numarasını  kaydetmişti. O her ne kadar Burak diye kaydetse de , ben Bey i eklemiştim.

Telefon bir kaç çalıştan sonra açıldı.

"Buyrun ? " dedi. Sert bir ses tınısı vardı.

"Merhaba. Ben Zemheri. Zemheri Oflaz" dedim. Çekingen bir sesle.

"Zemheri ! Bir sorun mu var ? " dedi.

"Evet bir sorun var. Seninle konuşmak istiyorum. Ama bu telefonda konuşulacak bir şey değil ! " dedim , sıkıntıyla.

"Bir kafede buluşalım o zaman , senin için de uygunsa ? " dedi.

"Olur" dedim. Olabildiğince kısa keserek.

"Tamam. Sana konum atarım"dedi.

Onaylayan bir kaç cümlenin ardından yürümeye devam ettim.

Yol boyunca kafamı meşgul eden düşünceleri ; okula gelince bir köşeye kaldırdım.

Sınıfa çıkıp , Zeynepin yanına oturdum. Belki bu gün benimle gelebilirdi. En azından o adamla yalnız kalmamış olurdum.

"Zeynep" dedim , ona dönerek.

ZEMHERİ (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now