Bölüm 32- ''Kızamık''

Magsimula sa umpisa
                                    

Ali, Mayanın alnını öpüp, kızına geri döneceğini panik yapmaması gerektiğini söyledi. Maya'nın korkudan buz gibi olmuş ellerinden ayrılıp, mekana doğru ilerledi.

Maya, Ali'nin arkasından dolu gözleriyle baktı uzun uzun. Sanki yürüdükçe daha da devleşiyor, bir pelerin takıyor, bir sürü süper güç yükleniyordu Ali'ye. Ali, Maya'nın baba hissini doldurdukça, daha da kahramanlaşıyordu gözünde.

Deniz ve bir sağlık görevlisi yanlarına geldiğinde, kadın hemen Balımı kontrol etti. O da endişelenecek bir şey olmadığı kanaatini getirmişti. Ayaküstü tek tek muayene olduktan ve ifadelerini verdikten sonra hepsi birlikte, evin yolunu tuttular.

-

''Ya bir şey olsaydı? Ya yakınından sıyırıp geçmeseydi de, sana gelseydi o kurşun? ''

Yiğit olabildiğince yüksek bir sesle, dizlerini sallayarak oturan Balıma doğru eğildi. Maya elindeki pamukları, makyajını temizleyebilmek için gözlerine sürüyordu.

Deniz gergin bir şekilde cam kenarına geçmiş, dışarıyı izlemeye başlamıştı.

''Napabilirim Yiğit, benim suçum mu? '' dedi Balım, yükseltmeye bile gücünün kalmadığı sesiyle.

''Orada ne işin var senin ya? Senin bahçede ne işin var? ''

''Hava almaya çıkmıştım. ''

''Çok güzel aldın havanı Balım, çok güzel aldın. ''

Maya elindekileri sert bir şekilde masaya bırakıp ayağa kalktı.

''Yiğit yeter artık. Hepimiz çok korktuk zaten. Bir de oturup tartışacak mıyız? '' dedikten sonra Balımın yanına geçip sırtını sıvazladı. ''Ben şimdi bize çok güzel bir kahve yapıcam. Biraz sakinleşicez, toparlanıcaz sonra da bize gidicez. '' dedi gülümseyerek.

Balım güç bulmak adına, Maya'nın ellerini tuttu. Deniz birden ayırdı pencereden kafasını.

''Size? '' diye sordu, merakla.

''Yani Ali abilere. Ben onlarda kalıyorum da. '' derken yeterince açık olmak için başka bir cümle daha kurması gerekli mi diye düşündü Maya.

''Bir de Ali abiler var yani? '' dedi ellerini beline koyarak Deniz.

Yiğit her an müdahale edecekmiş gibi kararttı gözlerini.

''Anlatırım sonra. Ben kahvelerimizi getireyim. '' diyerek hemen ayaklandı Maya. Mutfağa doğru geçerken, elbisesinin eteğini aşağı doğru çekiştirdi. Birçok yerine çamur bulaşmıştı. Yiğit, o an can havliyle Mayayı olabildiğince hızlı dışarı çıkarmıştı. O kısacık anda aklından birçok şey geçti Maya'nın. Ya ölselerdi? Aklında en son ne kalacaktı?

Yiğit'in telaşlı yüzü mü, bedenini saran güçlü kolları mı, etrafın çığlıklarına inat duyduğu o tok sesi mi, yoksa birkaç dakika öncesinde burnuna kondurduğu busesi mi?

Ne kıymetliydi an dedikleri ve bir an, nasılda önemliydi veda anlarında. Aklındakileri def etmek ister gibi savurdu başını Maya. Bardaklara uzandı.

''Olacak şey değil ya. '' diyerek koltuklardan birine kendini atan Yiğit, şakaklarına eliyle ufak ufak masaj yapmaya başladı. ''Orada öyle bir şeyin olduğu ne zaman görülmüş? Bin tane güvenlik var. ''

''Çok da güvenli bir yer sayılmaz. Beş kişi dikmişler kapıya. Arka taraf hep savunmasız. '' dedi Deniz, hala sokağa bakan camın kenarındaydı.

Yiğit, ellerini çekti yüzünden. Oturduğu yerde ağır ağır Denize çevirdi kafasını.

''Nerden biliyorsun ki savunmasız olduğunu? Ne bileceksin sen? '' dedi.

Ay ŞahitTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon