Sağımdan solumdan korkunun neredeyse kokusunu alabildiğim için bir an olsun kendim de camdan bakıp ne kadar hızlı olduğumuzu fark edip korkmamak için sadece kardeşe odaklandım. Hafif titrek ellerimle kardeşe kemer takmaya çalıştım. Hemen ardından kendim de kemerimi taktım. Sürekli aynı şeyleri söylüyordum, "Deriiin nefes al uhti. Aaaaal, veeeeer. Yoksa daha çok acır."

Neredeyse ışık hızıyla Hureyre bana dönüp baktı, öyle ki bu defa korkmamak elimde olmamıştı. Her ne kadar hiçlikten bana dönüp baktıysa, aynı sebepten ötürü önüne dönüp ne oldu diye sormama izin bile vermedi ve tekrar birkaç araba daha solladı, sanki bu hızda her zaman araba kullanıyormuş da bu onun için sadece çerezmiş gibi.

Öğrendiğime göre ismi Fatıma olan kardeşin çığlıklarına artık daha fazla şahit olmamak için hastahaneye varmıştık. Tam arabadan inmesine yardım ederken anıdan, can havliyle dedikleri bir refleks ile, elime tutundu ve nefes nefese, zorlanarak şu cümleyi kurdu.

"Eşimden başka kimsem yok. Birşey olursa..."

Acıdan bir çığlıkla daha kulaklarımızı acısına şahit tuttu. Ben onu ne kadar içeriye doğru çekmeye çalışsam da, o cümlesini bitirmekte ısrar ederek beni geriye çekiyordu, ve onu daha fazla zorlamamak için durdum, "Birşey olursa...Allah rızası için komşumsun. Komşuluk...çocuğuma dikkat et, lütfen."

"Başaracaksın uhti, inşaAllah."

Son bir tutam ümitsizlik gördüğüm bakışıyla görevliler sedyeye bastırdı ve içeriye yitmeye başladılar. O sırada olan biteni izleyen bir Hureyre arabanın içinde kala kalmış ve açık arka kapıdan hala olduğum yeri izliyordu. İkimizde donup kalmıştık, herkesin de kendi sebepleri vardı.

(...)

Tekrar bir araya geldiğimiz acil'in önünde oturmuştuk. Daha doğrusu, Hureyre'nin bedeni kardeşin yanında duruyor ama düşünceleri bambaşka yerlere gidiyordu, ve en çok da onun bu hali beni korkutuyordu. Aşığı yukarı 6 saat bekledikten sonra acile biri gelip Fatımanın jinekoloji bölümünde olduğu ve doğumun orada bir doğumhandede devam ettiği söylendi.

Bir ara Hureyre kardeşi namaza onunla gitmesine ikna edip birlikte mescide gittiler. Sonraki 4 saati de atlatınca bir hemşire doğumhaneden çıkıp bize baktı. Sakince, hatta biraz yorgun konuştu, "Bebeğin babası kim?"

"Ben!"

"Tamam. Şimdi...eşinizin dosyasında astımı olduğu not edilmiş. Nefesini kotrol etmekte güçlük çekiyor. Biz bunu oksijen maskesiyle telafi etmeye çalışıyoruz ama eğer gelecek birkaç saatte rahim ağzı 3cm daha açılmazsa bebek doğal yollardan dünyaya gelemeyecek."

"N-n-ne demek şimdi bu?"

"Yani, öyle olursa sezaryan doğum gerçekleşecek."

Korkuyla başını sürekli aşağı yukarı edip durdu. Bakışlarım nemleniyordu ve tek odaklanabildiğim elini kardeşin omuzuna koyan Hureyre idi.

"En iyisi yakınlarınızı ara kardeşim."

Ama kardeş kekeleyerek senelerdir reddedildiklerini ve kimsenin onlarla ve ahvalleri ile ilgilenmediğini söyleyince Hureyre ile bakıştık.

Bu ne kadar zor bir imtihandı...

(...)

Sonraki dakikalarda beklemekten başka birşey elimizden gelmemişti. Büyük kapıyı bir adam yitip çıkınca nefesimi tutup diğerleriyle yanlarına gittim ve son bir dua daha ettim, "Siz babası mısınız?"

Kardeşi işaret etti.

"Evet."

"Eşiniz doğumda ağır bir kanama geçirdi ama korkulacak bir durum yok. Kan bankasından tüpler ile herşey halledildi. Oldukça yorgun olduğu için az sonra odasına götürülecektir. Bebek biraz erken doğmuş olduğu için kısa bir süre kuvözde kalacak. Korkulacak bir durum yok, hem anne hem bebek için. Hayırlı olsun."

Ahiret eşim ol...(Bitti - Düzenleniyor)Where stories live. Discover now