Ona doğru çevirdim yüzümü. Ben en başından beri güçsüz olandım. Seçim hakkı sunulmamıştı bana...
Hayat bana güçsüzlüğü layık görmüştü. Ben de bunu kabul ediyordum. Başka şansım yokdu.

"Bağzı insanlara seçim hakkı sunulmaz. Hayatın hakkındaki hükmüne saygı duyarlar sadece" dedim. Ağladığımdan dolayı pürüzlü çıkan sesimle.
"Her zaman hayat sana bir şey sunamaz. Bazen de kendin savaşıp , çabalamalısın. Alana kadar pes etmemelisin. Düşersen kalk ayağa yeniden dene. Ama pes etme" dedi.
İrisleri bu sefer güven sundu önüme.
"Ya düşmekden yorulursam. Ya yaralarımı saramazsam" dedim. Sesim kısık olsada , buram buram acı kokuyordu.
"O zaman ben gelirim. Tutar kaldırırım elinden. Canın yanarsa , öperim yarandan geçer acısı. Sararım yaralarını , iyileştiririm seni. Sadece izin ver" dedi.
Duyduklarım bulanık zihnimi daha fazla bulandırmıştı. Kafam da sadece tek bir soru dönüyordu. Neden ? Dönüp duran soruyu ona yönelttim.
"Neden ? Neden her seferinde yanımda olmak istiyorsun ?" Dedim.

Sesizlik gece gibi çöktü üstümüze. Parmakları usulca ayrıldı bileyimden. Yeşil hareleri kaçtı , kahvelerimden. Dudakları mühürlenmişti sanki. Bileyimi tutan parmakları , avcunun içine büküldü. Tırnaklarını , derisini delip geçmek ister gibi bastırdı avcuna. Parmak boğumları beyazlamıştı. Yüz kasları seyirmeye başladı.

Sorumun cevabını alamayacağımı anlayınca , arkama bile bakmadan gittim hastaneden.
Zihnim büyük bir kargaşa içindeydi. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum !

Hastaneye yakın olan taksi durağına gidip taksiye bindim. Taksiciye gidiceğim yere en yakın adresi söyledim.
Başımı cama yasladım ve acıyan gözlerimi biraz olsun dinlendirdim.

Çantamdan kulaklığımı ve telefonumu çıkardım. Zeynepden gelen cevapsız aramları görmezden geldim. Bu halde bir de Zeynepe laf anlatmakla uğraşamazdım. Biliyorum çok bencil yada çok kötü bir arkadaşdım.

Müzik listeme girip rasgele bir şarkı açtım. Kulaklığı kulağıma takıp , kendimi şarkıya bıraktım.

~~~~~~

Taksi durunca , ücreti ödeyip indim. Issız ormanlık yolda yürümeye başladım. Beynimin içinde bir savaş vardı ve bu savaşın kazananı olmuyordu. Bu sanki onları daha çok kızdırıyordu. Zihnimi ağrıtıyorlardı.
Kulaklığımı boynuma indirdim.

Dalgaların asice kayalıklara çarpması ve binlerce damlacığın tekrar denizle buluşması. Esen sert rüzgar , saç tellerimi asice savuruyordu. Adımlarımı yavaşlattım. Uçurum kenarına oturdum. Ayaklarım boşlukda süzüldü. Belki korkmam gerekiyordu ama korkmuyordum. Oturduğum zaman boşluğa düşen küçük çakıl taşları , denizin asi dalgalarıyla buluştu. Ayaklarımı boşluk da yavaşça , ileri geri sallamaya başladım. Ayağımı salladığım her an daha fazla küçük çakıl taşı , asice köpüren dalgaların arasına karıştı.

Şizofren değildim. Ama pisikolejimin pek iyi olduğu da söylenemezdi.
Ölmekden korkmuyordum. Hesap vermekden korkuyordum !

Yaratıcının bunca verdiği şeye rağmen. Onun verdiği cana kıymak isteyecek kadar nankördüm.

İnançsız bir kız değildim. Yaratıcıya ve bize bahşetdiklerine her zaman inanırdım. Ama zayıf bir kızdım ! Yaşadıklarıma göğüs gerecek gücü hiç bir zaman kendim de bulamazdım.

En yüksek sesde dinlediğim için çalan şarkıyı duya biliyordum. Ellerimi arkaya doğru , iki yana yasladım. Avcuma batan , sivri uçlu taşların derimi zedelemesini umursamadım. Gözlerimi kapadım , aydınlığa. Derin bir nefes çektim içime.

Zihnimi ağrıtan bütün düşünceleri , attım uçurumdan aşağı. Huzuru yudumladım kristal bardakdan. Biraz olsun durdu beynimi kemiren düşünceler. Bir süre unuttum dünümü , bu günümü.

ZEMHERİ (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now