Bölüm 12- ''Uçurum''

Start from the beginning
                                    

Maya, sanki içini okurmuş gibi tavsiyesini veren Nefes'e baktı. Gözlerini teşekkür eder gibi kapattı.

Nefes eve doğru ilerlerken Maya'yı sandalyesinde ve fikirlerinde yalnız bırakmıştı. Kapının eşiğine geldiğinde;

''Ha bu arada. Yiğit benim sarmadığım hiçbir sarmayı yemez. Dipnot geçiyim de, belki lazım olur bu bilgi '' dedi, göz kırparken.

Nazife küme düşerken, Maya o an şampiyonlar ligine oynuyordu.

-

Yiğit yine, avlanan balıklar mı yoksa kendisi mi bilemediği bir sorgulamayla indi tekneden. Kaptana selam verip evin yollarına düştü. Bir an önce eve varmak, Maya'nın evde olup olmadığını yoklamak istiyordu. Hatta daha da önceliği, Maya'nın neden tekrar döndüğünü öğrenmekti. Annesi bu duruma şaşırmadığına göre, o ikna etmişti. Ya da ikna olmuştu.

Sevmiyordu Yiğit böyle içinde milyon tane soru biriktirip, sormaya cesaret edememeleri. Hoş böyle durumları pek yaşamazdı o. İçine düştüğü an, dilinden de dökülürdü her şey. Ama ne olduysa Mayayı gördüğü an olmuştu işte. Yiğit'in içi, diline küser hale geldi. Yiğit içindekileri yuttukça şişti. Şiştikçe aksi, sersem biri oluverdi.

''Neydi lan sabah kıza yaptığın o atar. '' dedi iç hesaplaşmasını, kuvvetli bir sese teslim ederek.

Evinin iki adım yakınına yaklaştığında, ayağına takılan iri taşı tekmeledi. Dişlerini sıkarak, mırıltıyla;

''Karışan duygularını sikiyim senin ben. '' derken yuvarlanan taşı izliyordu. Taş hız kesmeden ilerledi, ilerledi ve en son bir sandalye ayağına çarptı.

Yiğit, önce sallandırdığı ayaklarını sonrada şaşkın yüzünü taşın yaptığı sese doğru çeviren Mayayı gördü.

''Maya. '' dedi telaşla.

Maya gözlerini yerden ayırmış, sese doğru çevirmişti. Yiğit'in telaş kaplı yüzü, dağınık saçları, her zaman ama her zaman derin derin bakan gözleri, kadrajına girdiğinde kalbi tekler gibi oldu. Panikle kalktı sandalyeden.

''Yiğit. '' dedi, yutkunmaya gayret ederken.

İçinden, 'Her zaman olduğu gibi davran. Her zaman olduğu gibi davran. Her zaman olduğu gibi davran. ' diye sonsuz tekrarda aynı cümleyi geçiriyordu. Sakin olması gerekiyordu. Duygularına yenik düşerse, Yiğit'e acıyormuş gibi davranabilir, onun yaralarını deşebilir, onu incitebilirdi. Bu hayatta istediği son şeydi. Ya kendini ifade edemesse? Ya yanlış bir kelime taşarsa içinden? Napardı Maya?

Yiğit usul usul yürürken;

''Annem gelmedi mi yoksa daha? Kapıda mı kaldın? '' dedi. Bu sırada gözleriyle evi yokluyordu.

Maya elleriyle oynuyor, hatta hiddetle parmaklarını birbirleriyle kavuşturuyordu.

''Yok yok geldi. İçeride. Ben biraz hava almak istedim sadece. '' dedi.

Yiğit daha da telaşa kapılmıştı çünkü Maya'nın yüzü giderek beyaza çalıyordu. Elini ürkekçe Maya'nın omzuna götürdü.

''İyi misin sen? '' diye sordu.

Yiğit başını, Mayayla aynı boya gelmek için hafifçe eğip, gözlerini diktiğinde Maya giderek beyazlaşıyordu haberi yoktu.

''İy..İyiyim. Neden iyi olmayayım süperim. Sen? '' dedi Maya, panikle. Ne söylediğini bilmiyordu.

''Tabi iyisin ya. Bendeki de soru işte. '' derken elini hızla çekti Yiğit. Alaylı bir gülüşü kendi haline savurmuştu sanki.

İçine düştüğü duyguların aynılarının, Maya'nın da kalbine uğradığını bilmek istiyordu. Ama olmuyordu. Maya hep dikti, Maya hep ulaşılamazmış gibiydi. Maya hep uzağındaymış gibiydi. Peki bakışları, sözlerinin aksine nasıl bu kadar yakındı?

Ay ŞahitWhere stories live. Discover now