Sessizlik içerisinde poğaçalarını yedikten sonra çalışmaya başlamışlardı. Eylül bu adamdan hoşlanmıyordu. Ama işi konusunda ne kadar titiz olduğunu görebiliyordu. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar not alıyor ve düşünüyordu. Belki kişiliğini bilmese karizmatik bile bulabilirdi ama işte ne kadar duygusuz ve umursamaz bir adam olduğunu gayet iyi biliyordu. Gerçi insanları tanıma konusunda pek başarılı olduğu söylenemezdi. Barış'ı tanıdığını düşünmüştü ama dün fena halde yanıldığını gördü. Onun tanıdığını zannettiği Barış tamamen kendi aklının oluşturduğu bir adamdı. Gerçek Barış dünkü gibi davranan adamdı. İlk tanıştıklarında da tıpkı öyle davranmıştı.

"Bir sorun mu var?" diye soran Yavuz'un sesi ile sıçrayarak "Yok," dedi hızla.

"O halde neden bana bakıyorsun?"

Çok güzel bir de yakalanmıştı. Şimdi açıkla açıklayabilirsen. "Ben..." dedi ama gerisini getiremedi. Ne diyecekti ki? Kafamda sizin kişiliğinizi mi tartışıyorum?

"Benden hoşlanmaya mı başladın yoksa?" diyen Yavuz'un sesi alaycıydı.

"Grubunuzda ki alaycı rolünün Savaş Bey'e ait olduğunu sanıyordum."

Yavuz'un sert çehresinde geniş bir gülümseme belirdi. Koltuğuna iyice yaslanırken "Grubumuzda benim rolüme ne düşüyor sence?" diye sordu. Fazlasıyla meraklı duruyordu.

"Yönetmek," dedi. "Siz insanları yönetmeye bayılıyorsunuz ve kendi arkadaşlarınızı da yönetmek istiyorsunuz. Hatta bununla da kalmayıp..." dedi ama gerisini getiremedi. Dili bir anda fazla açılmıştı. Artık bunları konuşmanın bir gerekliliği kalmamıştı. Her şey bitmişti.

"Hatta ne?" diye sordu Yavuz.

Kesik bir nefes aldı. "Arkadaşlarınızın ilişkisini bile yönetmeye çalışıyorsunuz."

"İşte bu konuda yanılıyorsun. Evet, birçok şeyi yönettiğim doğrudur ama asla arkadaşlarımı yönetmem. Ve onların ilişkilerini de yönetmem. Ben sadece gerçekçi oluyorum."

Eylül bir şey söylemedi. Söylediği her şeye bahane bulacağından emin olduğu için susmayı daha mantıklı görüyordu.

"Bana kızgınsın."

"Evet," dedi. Yavuz'a fazlasıyla kızgındı ve bunu saklama gereği de hissetmiyordu. Zaten şurada az bir zamanı kalmıştı ve kimsenin gönlü olsun diye kendinden ödün vermeyi de düşünmüyordu artık.

"Ben sadece gerçekleri söyledim Eylül. Kızmak senin seçimin...

"Aynen öyle Yavuz Bey... Şimdi lütfen devam edebilir miyiz?"

Onun başını sallaması ile tekrardan çalışmaya başladılar. Eylül biraz olsun rahat bir nefes alabilmişti. Onun sorgulayan bakışlarını üzerinde hissettiğinde doğrusu pek rahat hissedemiyordu. Artık kendini rahatsız edecek hiçbir şeye müsamaha göstermeyecekti. Hayatına eskisi gibi devam edecekti. Eski mutlu günlerinde ki gibi.

*****

Öyle bir yerdeydi ki ne geri gidebiliyordu ne de ileri. Aldığı kararın doğruluğunun farkındaydı ama kalbine söz geçiremiyordu. Kızgındı aslında. Eylül'e gerçekten çok kızgındı ama yine de onu özlemekten geri duramıyordu. Onun o solgun halini görmek içini acıtsa da doğru olanın bu olduğunu kendine hatırlatıp duruyordu. En doğrusu buydu. İkisi açısından da... Bugün belki bu sorunu halledeceklerdi ama yarın daha başka sorunlar çıkacaktı. Ve bu sefer her şey daha farklı bir boyut kazanmış olacaktı. Yaşayacakları acı yaşadıkları acıyla kıyaslanamayacak kadar büyük olacaktı.

Odanın kapısının çalınmadan açılması ile kendini toparlayarak gelen kişiye baktı. Savaş her zaman ki rahatlığıyla karşısında dikiliyordu.

Beklenmeyen AşkDove le storie prendono vita. Scoprilo ora