53. Bölüm

5.5K 507 111
                                    

Bahar neredeyse yatarcasına oturduğu yerden gelin olmuş olan Ebru'yu izliyor, arada küçük yudumlar aldığı şampanya bardağını çalkalayıp duruyordu. Değişik bir gelinliği vardı Ebru'nun. Modeli Bahar'a biraz Helenistik dönemde giyilen elbiseleri hatırlatıyordu. Derin bir göğüs ve sırt dekoltesine sahipti. Fazla kalın olmayan askılarındaki altın rengi işlemeler—en çok bu ayrıntı gelinliğin Yunan tanrıçası kıyafeti gibi görünmesine neden oluyordu—belini saran taşlı desen veya kemer olarak adlandırılabilecek şeyle aynıydı. Gelinlik kemerin altından, belden itibaren bollaşıyordu. Daha kabarık ve dökümlü bir hal alarak yerlere kadar iniyordu. Ama Bahar'a göre hala kabarık değildi. Aksine sönük bir gelinlikti.

Ebru ikinci evliliği olduğu için fazla abartılı bir şeyle evlenmek istememişti, zaten bunun bile yakışık almadığını düşünüyordu. Fakat özellikle Derin ve Bahar kabarık gelinlik için çok yalvarmışlardı. Ebru da "Siz kendi düğünlerinizde giyersiniz," deyip işin içinden çıkmıştı.

En çok sırt dekoltesini sevmişti Ebru. Kürek kemiklerinin üzerinden inen ince kumaş parçaları, beline kadar sırtının ortasını açık bırakıyordu. Fazla hoplayıp zıplamazsa—bu konuda kendine çok güvenmiyordu ama deneyecekti—ciddi bir frikik vermeden geceyi atlatabilirdi.

"Burak neden gelmiyor?" diye sordu Bahar neredeyse yatmak üzere olduğu geniş puftan seslenerek. Ebru aynadan Bahar'la göz teması kurarak "Çünkü beyefendi şu yabancıların âdeti olduğu gibi gelini nikâhtan önce görmeye inanmıyor. Ama kendisi beni her provasına sürüklüyor. Otomatikman modacısı olarak da tayin edildim," diye söylendi. Bahar'ın yanına doğru uzanmış ve telefonuna bakmakta olan Derin de, Bahar'la beraber kıkırdadı.

Ebru onlara gözlerini devirirken gelinliğini düzeltmekte olan kızla göz göze geldi. Kız da gülümsüyordu. "Ve ne şanstır ki bu benim üçüncü ve son provam, onunsa yapılmış altı provası var, daha da iki provası yapılacak!" Ebru'nun bu eklemesinden sonra bu defa modaevi çalışanı kız da Baharlarla beraber alenen kıkırdadı.

Bir süre sonra gelinliğin son rötuşları da tamamlandı. Kız işi bitip çekilince Ebru platformdan indi. Bahar telefonla onun fotoğrafını çekip gruba atarken gülümseyerek ona baktı. Ardından o an aklına takılan ayrıntıyı sordu. "Ekin hala orada mı?"

Ekin üç gündür üst üste Ekin Bir'in evine gidiyordu. Her bir gün, bir öncekinden daha fazla zaman geçirmişti o kapının önünde. Zaten Ekin Bir için endişelenen grup, şimdi de Ekin için biraz endişeleniyorlardı.

Derin'in telefonda konuşmak için uzaklaştığını gören Ebru ona kısa bir bakış attıktan sonra kısık bir sesle "Düzelme hiç yok değil mi? Konuşmuyormuş?" diye sordu. Bahar üzgün bir suratla olumsuz anlamda kafasını salladı.

Ebru yüzünü buruşturarak irkilir gibi titredi. En yakınındaki tahtaya vurup "İnşallah tez vakitte şifa bulur. Cidden çok zor, hastalığın her türlüsü... Allah düşmanımın başına vermesin yani," diye mırıldandı. Bahar da onaylarcasına kafasını sallarken "Doğru diyorsun," diye yanıtladı arkadaşını.

On dakika sonra beraber modaevinden çıkarlarken Ebru kaş göz yaparak Bahar'a bakmaya başlayınca, Bahar da ne olduğunu anlamayarak sorgularcasına kafasını salladı. "Kerem'le nasıl gidiyor?" diye sordu Ebru.

"Her zaman gittiği gibi. Değişen bir şey yok. Arkadaşken nasılsa öyle. Fazladan sadece öpüşüyoruz."

Ebru gülerek omuz silkti. Hala telefonuna gömülü vaziyette olan kızını omzunun üstünden kontrol edip daha sonra azarlamayı aklına not ederek Bahar'a doğru fısıldadı. "Sadece öpüşüyor musunuz?"

Bu sefer alayla gülen Bahar'dı. "Bebeğim... Bir kaplana ceylan avlıyor musun diye sorulur mu hiç? Benden söz ediyoruz... ve de Kerem'den. Hayatının bir gününü bile bir kadına temas etmeden geçirmemiş Kerem'den. Gerisini sen hayal et."

GÜZEL GÜNLER KULÜBÜWhere stories live. Discover now