36. Bölüm

6.3K 508 307
                                    

"Ya ben de sizin için aklı başında çocuklar diyorum, bir de üstüne size çocuk emanet ediyoruz, şu yaptığınıza bakın!"

Ebru resmen delirmiş gibi bağırıyordu çocuklara. Ev bakmaya onu götürmek için gelen Burak bile, evin girişindeki mutfağı çevreleyen tezgâha dayanmış, korku dolu ama eğlenen bakışlarla onu izliyordu. Derin, Tolga, Tolga'nın arkadaşları Alper ve Utku'yu Menemen testisi gibi karşısına dizmiş, beş dakikadır esip gürlüyordu. Ama Burak bu sefer ona hak veriyordu. Gerçi en azından içlerinden bir tanesi, Derin, kendisi yapıp kendisi korkmuştu. Bu da bir şeydi.

"Anne valla biz nereden bilelim oraların tuhaf yerler olduğunu?" Tolga isyan etmeye devam etmek isterken, Derin artık gözlerini devirerek kafasını sallamış, Ebru da haşin bir tavırla işaret parmağını havaya kaldırarak oğlunu susturmuştu. "Sakın!" diye tıslamıştı adeta.

Tüm bu olay Tolga ve Alper'in canının boza çekmesinden çıkmıştı. Okul çıkışı Vefa'ya gitmeye karar veren üç arkadaş, Derin'i de baştan çıkarıp onu da yanlarına katmışlardı. Bozacının yerini tam olarak bilmeyen cahil dörtlünün olayı, ilk olarak Su Kemerleri'nin oradaki parkta başlamıştı. Telefondaki haritadan hangi yöne gitmeleri gerektiğini tartışırlarken, garip insanlarla dolu bir yerde olduklarını ilk fark eden Derin olmuştu. Üzerinde okul üniformasına ait kısa eteği ve çok da kalın olmayan bir ceket vardı. Ve dikkatli baktığında parkta bir tane kız görememişti. Endişeli bakışlarla etrafını incelerken, hala durumdan bihaber tartışmakta olan üç erkeğe kıyım kıyım yaklaşmıştı.

"Çocuklar? Biraz hızlı karar verebilir misiniz?" diye fısıldamıştı arkadaşlarına. Kıvırcık açık kumral saçlı, Tolga ve Utku'dan daha uzun boylu, bir hayli tombul sayılabilecek ve Utku'nun ve Tolga'nın sıklıkla 'dombili' olarak çağırdığı Alper, hızlıca "Efendim Derinciğim," diyerek Derin'e dönüp tüm dikkatini ona vermişti. Onun garip garip etrafına bakındığını fark edince o da onun baktığı yerlere bakmaya bakmıştı.

Hepsi bir örnek gibi giyinmiş, Arapça konuşmalarından ötürü Alper'in muhtemel Suriye göçmenleri olarak nitelendirdiği on beş-yirmi beş yaş arası erkekler, pek de hoş sayılmayacak bakışlarla Derin'e bakıyorlardı. Tabii biraz da Tolga, Utku ve kendisine.

"Eee... Kardeşim az daha hızlı olur musunuz hakikaten? Bir yol bulamadık mı hala?" diye dişlerinin arasından konuşan Alper'e dönmüştü Tolga tavırlı bir şekilde. "Ya dur iki dakika dombili! Ne mızmızlandınız orada iki hanım!" diye söylenirken, kafasını kaldırdığı için o da etrafı görme şansına erişmişti. Utku da en nihayetinde kafasını telefonun ekranından kaldırıp etrafına bakmıştı.

"Hala İstanbul'dayız değil mi?" diye sormuştu Utku aptal aptal etrafına bakınırken. Tolga daha fazla dikkatlerin odağı olmamak adına "Şu kemerlere doğru ilerleyelim de, oradan bir yerden sağa sapar, arka sokaklardan buluruz yolumuzu. Hadi yürüyün!" diyerek yavaş yavaş parkın içine doğru yürümeye başlamıştı. Diğerleri de onun peşine takılırken Derin, "Evet. Tam da istediğim şey zaten! Bu korkunç yerin ara sokaklarında kaybolmak!" diye söylenmişti.

"Ya sus kızım beni hasta etme! Sanki sen de istemiyorsun boza içmeyi!" diye dişlerinin arasından bağırmıştı Tolga kardeşine. Derin resmen titreye titreye Tolga ve Alper'in arasında yürürken "Sıçtırtma bozana! Bizim evin aşağısındaki Sabit amcanın marketinden alsan ölürdün! Vefa da Vefa! Al sana Vefa!" diye tıslamıştı Derin. Utku kavga eden ikiliye müdahale edip, sessiz olmalarını ve daha fazla dikkat çekmemelerini rica etmişti. Yirmili yaşlarında olduğu belli olan üç kişilik, siyah deri ceketli bir erkek grubu Derin'e bakarak gülüşmeye başlayınca Alper, sanki kendisinin ödü bokuna karışmıyormuş gibi hızla kolunu Derin'in omzuna dolamıştı. Derin Alper'in omzundaki eline bakarken garipsemiş bir şekilde yüzünü buruştursa da kolu itmemişti.

GÜZEL GÜNLER KULÜBÜOn viuen les histories. Descobreix ara