12. Bölüm

6.9K 589 137
                                    

Kendini o kadar bitkin hissediyordu ki işten de erken çıkmak zorunda kalmıştı Kerem. Ocak ayının ortasında hasta olması şaşırtıcı değildi. İş yeri binasının içiyle, dışarıdaki ısı farkı o kadar fazlaydı ki, vücudu her ortam değiştirişinde adeta şoklanıyordu. En nihayetinde yenik düşmüştü. Gözleri ve burnu akıyor, eli kolu tutmuyordu. Böyle zayıf hissetmekten nefret ediyordu.

Arabayla eve geçerken öncelikli olarak Ebru'dan yana şansını denemek istedi. Çünkü o bir anneydi ve bir hastayı en kısa sürede ayağa kaldırmayı en iyi o biliyordu. Ama Ebru bu akşam saat ona kadar mağazada kalacaktı. Yeni gelen ürünlerin sayımı vardı. Çağatay bir davası için Ankara'ya gitmişti. Harun'un tabii ki de konseri vardı. Ekin Adana'da kitap fuarındaydı.

Bahar'ı aramak istemiyordu... Eğer bir ay öncesi olsa düşünmeden onu arardı ama yılbaşında yaşanan talihsizlikten sonra ona biraz boşluk tanımak istemişti. Poyraz'la arasını düzelttikten sonra her şeyin yoluna gireceğine inanıyordu.

Bu yüzden İpek'i aradı. Fakat İpek'in telefonu da kapalıydı. Eve giderken kendi kendine "Canım kendim de halledebilirim her şeyi... Neden sürekli birilerini arıyorum ki?" diye söylenerek motivasyonunu arttırmaya çalıştı. İpek'in telefonunun neden kapalı olduğuna anlam verememişti. Ama bunu düşünecek bile takati yoktu.

Yol boyunca on üç kere hapşırıp, dört kere araç kontrolünü kaybetme tehlikesi yaşadıktan sonra Ulus'taki evine gelebildi. Montuna sıkıca sarınarak apartmandan içeri uçarak girdi. Giriş kattaki dairesinin önüne geldiğinde kapının arkasından köpeği Themis'in kapıyı tırmalayışını duydu. Anahtarıyla biraz cebelleştikten sonra kapıyı açtığında; bir İsviçre Dağ Köpeği olan Themis, Kerem'in üzerine atılmaya çalıştı. Ayağa kalktığında çok rahat şekilde Ekin'in boyunu geçebilecek kadar iri bir köpekti ve oldukça kuvvetliydi. Ve her köpek gibi sahibine âşıktı. Sonuçta Themis bir dişiydi, Kerem de yakışıklı ve tatlı bir erkek sahipti.

"Güzel kızım benim, dur dur... Baba hasta. Baba çok hasta," diye inledi Kerem köpeğini geri itelerken. Kapıyı kapatıp montunu aceleyle çıkardı. Terlemekten içindeki atleti su içinde kalmıştı. Üstünü çıkarıp rahat bir eşofman ve beyaz bi üst giydi. Yatağından yastığını ve battaniyesini alıp salondaki büyük kanepesini kendine hedef belirledi. Gidip oraya doğru ölmeyi planlıyordu. En azından bir süreliğine.

Yiyecek bir şey yapacak hali yoktu. Aslında yapılsa iyi olurdu. Ama kendini koltuğa atmadan önce yapabildiği tek şey Themis'in çişini yapabilmesi için bahçeye açılan sürgülü kapıyı biraz itmek oldu. Sızıp kalması ihtimaline karşın kapıyı kapatamadı. Çocuk bu soğukta dışarıda kalamazdı.

Koltuğa uzanıp örtüyü üstüne çektikten sonra bir kez daha İpek'i aradı. Telefonu hala kapalıydı. Titreyerek telefonu sehpaya geri bıraktı ve battaniyeyi üstüne çekti. Az önce terliyordu ve şimdi donuyordu. Hastalık hakikaten de dengesiz bir şeydi.

"Acaba annemlere mi gitseydim ya?" dedi bir an için kendi kendine. Ama bu ancak ölümle burun buruna kaldığında yapacağı bir şey olurdu. Henüz o raddeye gelmemişti. Annesinin yanına gitmektense burada can çekişmeyi yüzlerce kez tercih ederdi. Hem biraz dinlenirse geçmeyecek hiçbir şeyi yoktu. Durum o kadar vahim olamazdı.

***

Gözlerini araladığında uzaklardan gelen bir kapı çalınma sesi işitiyordu. Biri zile basarken aynı anda kapıyı yumrukluyordu. Ama Kerem'in kapıya gidecek kadar gücü yoktu. Üzerinde tonlarca ağırlık varmış gibi hissediyordu. Artı olarak, altmış kiloluk köpeği de üstünde yatıyordu.

"Themis... Ka—alk... Ah... Öleceğim." İnleyerek köpeğini aşağı atmaya çalıştı. İçerisi buz gibi olmuştu. Kapı açık kalmıştı. Ve Kerem terlemiş haliyle yine bir buz kütlesine dönüşmek üzereydi.

GÜZEL GÜNLER KULÜBÜWhere stories live. Discover now