31. Bölüm

4.9K 495 118
                                    

Harun ilk kez sevgili olduğu kızla buluşacak yeniyetmeler gibi heyecanlıydı. Bunu kalbinin atışlarından bile ayırt edebiliyordu. Motoruna poposunu yaslamış, Sıla'nın gelmesini bekliyordu. Onu görmeyeli o kadar uzun zaman olmuştu ki, sanki seneler olmuş gibi hissediyordu.

Yüzüncü kez huzursuzca saatine baktı. Bir sorun çıkmasından ve gelememesinden çok korkuyordu. Oysaki sorunları daha yaşandığı gün çözülmüştü. Risk almamak adına Harun 'Bir süre görüşmeyelim de dikkat çekmeyelim' şeklinde bir karar almalarını istemişti. Tabii özlem denen illetin pençesine böyle düşeceğini tahmin etmemişti. Kendini arabesk şarkılara konu olabilecek kadar derbeder hissetmişti Sıla'yı göremediği süre boyunca.

Beklediği caddeye çıkan sokağın ucunda Sıla görününce yaslandığı yerden bir tazı gibi doğruldu. Yerini belli etmek istercesine sağ elini kaldırıp salladı. Ve gözleri o an Sıla'nın gözleriyle kavuştu. Sıla, adının anlamına uyacak özlem dolu bir ifadeyle koşarak Harun'a doğru geldi. Harun gelir gelmez onu kollarını açarak karşıladı ve sımsıkı sarılıp göğsüne bastırdı Sıla'yı. Derin bir nefes alarak saçlarını koklarken Sıla "Seni seviyorum," dedi ilk olarak. Harun'un bir anda adeta bütün vücudu gücünü yitirdi. Bu söze hazırlıksız yakalanmıştı.

Geri çekilip Sıla'nın gözlerinin ta derinlerine baktı. Elleri narin hareketlerle onun yüzünü okşarken, Sıla'nın gözlerinin dolu dolu olduğunu gördü.

"Ben de seni seviyorum prenses."

Ona bakmayı ve onu fiilen sevmeyi bırakamıyordu. Eli sürekli saçlarını ya da yüzünü okşuyordu. "Gözlerinde akmaya hazır yaşlar var... Umarım mutluluk gözyaşlarıdır onlar," dedi dayanamayıp. Sıla kendini gülmeye zorladı hemen. Yaşları akmadan geri yollamaya gayret etti.

"Sadece seni çok özlemişim. Ondan... Allah'ım... Çok garip ya! Seni ilk tanıdığımda nasıl gıcık oluyordum sana. Şimdiyse üç beş gün göremeyince çıldırıyorum."

Sıla'nın az önce dolu olan gözleri şimdi mutlulukla parıldarken Harun güldü. Onun burnunun ucunu öptükten sonra motora binmeden giymesi gerekli ekipmanları ona tek tek uzatmaya başladı. Hazırlanırken Suat'ın dün akşamki vakıasından konuştular. Sıla defalarca kez fotoğraflara ve videolara bakmıştı. Hala inanamıyordu Suat'ın bunu yapmış olduğuna. Kızla o halleri gözünün önüne geldikçe Sıla kendisi utanıyordu. O kadar insan içinde...

Motorla son hız Bostancı taraflarına doğru yol alırken Sıla'nın aklını Suat konusu işgal etmeye devam ediyordu. Harun'a sarılı kollarını biraz daha sıkarak ve ona yapışık vücudunu hafifçe oynatarak interphone'a* konuştu. "Sence Samet'e göstermeli miyim onları Harun?"

"Bilmiyorum. Abini benden daha iyi tanıyorsun. Ama bana sorarsan göster derim. Bulaştığı işler hiç tekin işler değil."

"Kadının görüntüsü hiç hoşuma gitmedi. O eteği, bluzu, saçı başı, tavırları... Sanki şey gibi diyeceğim de... Oraya gelen tüm kadınlar öyle giyiniyordur herhalde değil mi? Ben saflık ediyorum."

Harun'un yüzü asıldı. Allah'tan şu an motordalardı ve Sıla arkasındaydı da yüzünü görmesine imkân yoktu. Yoksa kesin bir şeyler bildiğini çakmıştı.

"Yani... Yine de o biraz abartı bir giyimdi. Kadınların niyetlerini nasıl giyindiklerinden ayırt edersin öyle ortamlarda. Genelde zengin koca avına çıkmış kadınlar o tarz giyinir kulüplerde ancak Suat'ın durumunu inan ben de çözemedim. İçimden bir ses bu kadına para yediriyor diyor."

"Onun ne parası var ki ne yediriyor? Bir şişe açtırtmak en aşağı beş yüz altı yüz lira diyorsun. Suat abimin üç kuruş maaşı var."

"Burnuma iyi kokular gelmiyor Sıla. Haberin olsun. Seni de germek istemiyorum ama... İstersen birkaç gün daha bekle, ben bir şeyler öğrenmeye çalışayım. Ona göre Samet'le konuşuruz."

GÜZEL GÜNLER KULÜBÜWhere stories live. Discover now