9. Bölüm

6.1K 570 113
                                    

Ekin, saat on bir olduğunda, Ekin Bir'in gelmeyeceğinden emin olmuştu artık. Kolundaki saate baktıktan sonra ofladı ve iç geçirdi. Votkasından büyükçe bir yudum aldı. Nedense geleceğini ummuştu. Böyle sonuçlanacağını düşünmemişti.

Ayaklanıp kalabalık salondan çıktı. Odasına girip dağınıklığı tamamen görmezden gelmeye çalıştı. Bilgisayarını çalıştırırken laptopunun yanında duran Ekin Bir'in kitapları dikkatini çekti. 'İlk Düşüş' 'Sana Karşı Seni Kaybetmek' 'Yalnızlar Tatili' ve 'Sondan Sonrası'.

Hepsi çok güzel kitaplardı. Gerçi adamın kötü kitabı yoktu. Tabii bir gerçek vardı ki adamın ne kadar iyi kitabı varsa, bir o kadar da kötü karakter özelliği vardı. İyi bir insan olsa, her şey daha kolay olabilirdi.

Twitter'ına girip insanların neler yaptıklarına göz atmak istedi. Harun sahne öncesi fotoğraflı bir tweet atmıştı. Birkaç arkadaşı gittikleri partilerden bir şeyler paylaşmışlardı. Pek yazılı tweet atan yoktu.

Ekin Bir hariç.

Arka arkaya dört tweet atmıştı bir saat önce. Aşağıdan yukarı baktığında ilki 'Düz insan olmak zordur' diyordu. İkincisinde 'Komplike karakterli olmak düzleşmekten kolaydır' demişti. Üçüncü ve dördüncü tweet'inin, bu tweet'leriyle bağlantılı olup olmadığını anlamak mümkün değildi. Ne demek istediği tartışılabilirdi.

'Gökyüzüne doğru düşüyor hayatlar'

'Kaybeden sensin, ben değil'

Diğer tweet'leri bu şekildeydi. Acaba ne anlatmak istiyordu? Bunlar üzerinde biraz düşünmek gerekiyordu.

Arkasına yaslanıp kollarını göğsünde kavuşturduktan sonra ekrandaki dört cümleye bakmaya başladı. Ne kadar bir süre olduğunu bilmediği müddet boyunca ekrana dalıp gitmişken arkada çalan müzik bile değişmişti.

"Komplike karakterden kastın nedir acaba?.." diye mırıldandı kendi kendine. Kendisine mi diyordu, yoksa Neris'e gönderme mi vardı?

"Benim... komplike olan."

Duyduğu gür ve kendinden emin sese doğru döndüğünde, Ekin Bir'i odasının kapı pervazına dayanmış halde kendisine bakarken görünce şoktan ve utançtan kızardı. Alelacele laptopun kapağını indirip ayaklandı ama geç kalmıştı. Gören göreceğini görmüştü ve Ekin yeterince rezil olmuştu.

Sanki Ekin'in zihnini okumuş gibi "Bu kadar utanmana gerek yok. Onları insanlar okusun diye atıyorum. Benim düşüncelerimi merak eden çok fazla takipçi var... Anlaşılan kitaplar yetmiyor," dedi ve odanın içine doğru ilerledi. Ekin odanın dağınıklığı yüzünden bir kez daha utanırken, Ekin Bir'in bakışları direkt olarak Ekin'in devasa kütüphanelerine ve kütüphanelerin etrafındaki kitap yığınlarına kaydı.

Çoğu kitap aşığının kütüphanesi muntazam şekilde dizilmiş olurdu fakat Ekin bunu bir türlü bunu beceremeyenlerdendi. Kütüphanesini o kadar fazla kurcalardı ki sürekli kitaplar yer değiştirir, tüm düzenlerini kaybederlerdi. Yıpranırlardı biraz. Bu durumdan çok memnun olduğu söylenemezdi. Ve çoğu insanın aksine kütüphanesinde kitaptan başka hiçbir şey bulundurmazdı. Ne bir biblo, ne bir fotoğraf çerçevesi, ne de başka herhangi bir şey... Sadece kitap olurdu.

"Odan güzelmiş. Bana biraz genç odalarını anımsattı ama... Senin ruhun genç. Seninle ilgili bu durumu çözdüğüme kesinlikle eminim." Küçük adımlarla kütüphanelerin önünde yürüdü. Kitapları incelemeye başladığında Ekin ancak sesini kaybolduğu yerlerden bulup konuşabildi.

"Dağınıklık için kusura bakma... Gelmeyeceksin sanmıştım ben, geç olunca?"

Ekin Bir gülümseyerek Ekin'den yana döndükten sonra elindeki bir hayli kalın olan kitabı kaldırarak Ekin'e doğru tuttu. "Kitap okuma seansını kaçırmayı istemedim."

GÜZEL GÜNLER KULÜBÜWhere stories live. Discover now