13. Bölüm

7.7K 568 165
                                    

Ekin uzun zamandır böyle keyiflenmediğini hissediyordu. İrfan abi tam günündeydi bugün. Espri üstüne espri yapıyor, etrafındakileri gülmekten kırıp geçiriyordu. Bu adamın tipini oldum olası entel ve tonton amcalara benzetmişti Ekin. Bu sektörde onun yaşlarında olan erkekler genelde kırkından sonra iyice azmış sinir bozucu amcalar oluyorlardı. Hele bir de bekârlarsa, kaçacak delik aramak gerekiyordu. Edebiyat yapa yapa ağlarına genç ve tatlı kızları düşürüyorlardı. Çok fenalardı. İrfan abi gibi olanı nadirdi. Onlarla sohbet etmek çok güzel oluyordu.

Şimdi de öyle bir grubun içindeydi. Deniz Feneri Yayınları'nın standında oturmuş sohbet ediyorlardı. Küçük ve samimi bir gruptu. Ekin'in bazen denk gelebildiklerinde yemeklerine falan gittiği, ama fuar zamanları hep buluştuğu tayfaydı.

Çayından bir yudum alırken İrfan abisinin anlattığı bir başka anısını dinliyordu. Adamda komik anılar tükenmiyordu. Her görüşmelerinde anlatacağı bir sürü yeni anısı oluyordu. Senelerdir çevresindeki herkes bir kitap yazması için onu zorluyordu ama İrfan abi yaklaşmıyordu bu işe. En çok isteyenlerden biri de Ekin'di.

Tam herkesi gülme krizine soktuğu bir anda, başka yöne kaydı İrfan abinin bakışları. Sırtını dikleştirirken yüzünde keyifli bir gülümseme oluştu. Ekin de diğerleri gibi onun nereye baktığını görmek için tam arkasında kalan noktaya kafasını çevirdi. Standın girişinde tüm heybeti ve güler yüzüyle Ekin Bir duruyordu.

Buradaydı! Adana'daydı!

Şaşkınlıkla ona bakarken İrfan abi yerinden kalkıp gidip Ekin Bir'e sarıldı. Selamlaşıp birbirlerine hal hatır sorarlarken Ekin gözlerini Ekin Bir'in yüzünden çekememişti. İlk kez onu birine böyle içten bakarken görüyordu. İrfan abiyi söylediğinden de çok seviyor olmalıydı.

İrfan abi dönüp oturan dostlarına Ekin Bir'in kim olduğunu tanıtırken, Ekin Bir'in gözleri hızlıca milletin üstünde gezinmiş, en son en başta oturan Ekin'in üzerine kalmıştı.

Herkes ufak şakalar yaparak Ekin Bir'in kim olduğunu bildiklerini söyleyerek onunla tokalaştığında tam Ekin de bozuntuya vermeden bunu yapacaktı ki, Ekin Bir "Biz Ekin'le tanışıyoruz zaten. Gece Yayınlarıyla görüştüğümü biliyorsun abi..." diyerek durumu açıkladı hemen. İrfan abi sevimli ve meraklı bir ifadeyle Ekin'e baktı 'neden bana söylemedin' der gibi. Sonra yüzünü tekrar Ekin Bir'e çevirdi. "Bergüzar'la görüşüyorsun sanıyordum. Ekin'den haberim olsaydı ben tanıştırırdım sizi."

Stant sahibi kadın eliyle Ekinleri sırayla göstererek "Adaş olmanız ne kadar şirin bir durum..." dedi. Ardından tamamen Ekin Bir'e yöneldi. "Size de bir sandalye getireyim ben. Çay alırsınız değil mi?"

Ekin Bir nezaketle kadını onayladıktan sonra tamamen standın içine ilerdi. Kadın kendi taburesini Ekin Bir'in alması için uzattı. Ekin Bir tabureyi direkt Ekin'inkinin yanına yerleştirdi. Sonra sohbete dâhil oldu.

Ekin Bir yanına oturduğu saniyeden itibaren Ekin'in kafası yine durmuştu. Her zaman onun yanında böyle oluyordu işte. Beyni şaşırıyordu. Aralarındaki ilişki durumunun en belirsiz olduğu zamanda kalkıp Adana'ya gelmişti. Normalde fuarlarda çalışma işini seneler önce bırakmıştı ama hala arada gidip şehir şehir takip ederdi. Ayrıca gezmeyi en sevdiği yerler fuarlardı. Belki çoğu kadın kıyafet mağazalarını tercih ediyordu ama Ekin kendini buralarda kaybediyordu.

Ama bu adamın burada ne işi vardı? Hani çok yoğundu? Şu an resmi olarak bağlı olduğu bir yayınevi yoktu. Doğal olarak imza günü de yoktu. Zaten yeni kitap da yoktu. Peki ne bok yemeye gelmişti?

"Seni buraya hangi rüzgâr attı?" diye sordu İrfan abi Ekin'in dertlerine derman olmak ister gibi. Ekin Bir işaret parmağıyla kaşının üzerini kaşırken "Aslında niyetim sadece şehirden kaçmaktı. Bir anda kendimi burada buldum," deyince İrfan abi gülerek "Adana'da?" dedi. Onun ses tonu yüzünden geri kalan herkes de kıkırdadı. Ekin Bir de kendine gülüyordu.

GÜZEL GÜNLER KULÜBÜWhere stories live. Discover now