4. Bölüm

6.1K 548 121
                                    

Sinirle kalemini çevirirken yemeğe çıkmak için dakikaları sayıyordu artık Ebru. Müdür yardımcısı olan Ercan gelmeden gidemezdi. Mağaza bugün çok boştu zaten. Satış görevlilerinden gelmesi gereken kız da son anda hastalandığı için izin almıştı. Diğer izinli olan iki kişinin de bugün gelmesi mümkün olamıyordu.

Masasından kalkıp mağazanın içine geçti. Sabahtan beri hafta sonu gelen yeni ürünlerin raporlarıyla uğraşmıştı. Daha saat iki bile değildi ama çok yorgun hissediyordu. Hafta sonu çocuklar onu çok yormuştu. Derin ve Tolga'nın bitmek bilmez alışveriş istekleri yüzünden bütün bir cumartesisini alışverişe harcamıştı. Zaten hafta içini harcadığı yetmezmiş gibi...

Mağazanın içinde gezinirken dalgındı. Pazartesi öğle saatini geçtiği için boştu. Zaten bu tarz lüks mağazalarda bir iki müşteri aynı anda geldi mi, ancak kalabalık sayılıyordu. Yoksa genelde böyleydi burası.

Alp'in birilerine "Hoş geldiniz," dediğini işitince kafasını kapıdan tarafa çevirdi. O anda öylece kalakaldı. Bu o adamdı! Neslişah'ın kocası olan... Burak Cem Elmaskaya. İyi de burada ne işi vardı ki? O hiç gelmezdi bu mağazaya. Neslişah deli bir müdavimdi, arada erkek reyonundan da bir şeyler alıp hediyelik götürürdü ama Burak Cem'i burada görmek olağandışıydı. Hem de pazartesi günü, hem de bu saatte?

Mağazaya daha yeni adım atan Burak Cem dışarının soğuğunu da kendi soğuk kişiliğine katarak hepten içeri taşımıştı. Ebru'nun o gün gördüğü bakışlarıyla bakıyordu yine etrafa. Temkinli, sorgulayan ve gergin. Sanki arka planda gözlerinde yüzlerce duygu barındırıyordu ama dışarı yansıttığı şey sınırlıydı. Hatta doğru dürüst dışarı yansıttığı bir şey yoktu. Gizemlilikten ölecekti adam.

"Size yardımcı olmamızı ister misiniz, yoksa kendiniz mi bakacaksınız?" diye sordu Alp önceden hazırlıklı olmak adına. Ebru da bu kez profesyonelliğini korumak istiyordu. Kendinden emin ve düzgün adımlarla Burak Cem'den tarafa yürüdü. Yürüdüğü süre boyunca adamın ela gözlerinden başka bir yere bakamadı. Adam da kesinlikle göz temasını kesmiyordu.

"Senin değil ama hanımefendinin yardımcı olmasını isterim delikanlı. Bir kadın gözü daha çok işime yarayacaktır," dedikten sonra Ebru tam yanına gelemeden ona doğru yaklaşarak tam önünde durdu.

"Merhaba Burak Cem Bey. Hoş geldiniz... Sizi burada görmek alıştığımızın dışında bir durum oldu. Eşiniz sık sık gelip alışveriş yapar; arada sizin için de bir şeyler alırdı. Ama sizi ilk defa görüyoruz."

Burak Cem biraz gözlerini kısarak Ebru'nun yüzünü inceledi. İfadesi bozulmuyor gibiydi fakat sanki belli belirsiz bir gülümseme yüzünde peyda oluyordu. Bembeyaz dişleriyle alt dudağının sol tarafının birazını kemirdi. "Sizin için sadece Burak kâfidir."

Ebru nezaketle gülümseyerek arka tarafında kalan erkek reyonuna doğru yöneldi. Aynı özenli adımlarla yürürken "Hafta sonu yeni ürünlerimiz geldi, öncelikle size onları göstereyim. Bu, sezon sonrası çıkan ürünler sınırlı sayıda oluyor. Alıcısı olan az sayıda kişiden biri siz olabilirsiniz."

"Tamamen size bıraktım."

Yanından yürüyen Burak'ın tam teslimiyet vermesinin akabinde gülümsemesi daha da derinleşti Ebru'nun. Hafta sonu gelen yeni takımlara yöneldi. Burak'a uyacağını düşündüğü bedenleri çıkarırken, takımın özelliklerini anlatmaya başladı. Burak onu dikkatle dinliyor, eline aldığı ürünleri dikkatle incelerken genelde konuşmuyordu. Konuşacağı zaman da kısa ve net sorular soruyordu. Ebru ise tam aksiydi. Konuşuyordu da konuşuyordu. Normalde zamanında sadece bir satış danışmanıyken, bir ürünü satmak için kendini paralardı, şimdi de aynı o zamanlardaki gibi hissediyordu. Ama aklında bir yerlerde bu yönteminin yanlış olduğuna dair de bir ses vardı. Çünkü şu anda müşteriyi sıkıyor olabilirdi. Burak Bey hiç de carcar konuşan bir satışçıyı sevecek tipte müşteri değildi. O daha çok alışverişini sessiz halletmeyi sevenlerden gibiydi.

GÜZEL GÜNLER KULÜBÜWhere stories live. Discover now