47. Bölüm

4K 544 93
                                    

Sıla akşamüstünden beri milyonuncu kez üstündeki elbiseyi düzelttikten sonra, yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirerek kapıyı açtı. Avuç içleri o kadar çok terliyordu ki, kapı tokmağının elinden kaymaması şaşırtıcıydı. Karşısında kendisi gibi gülümseyen dokuz kişiyi görünce, bir an için kaşları havalandı. Ama akabinde hemen tekrar mutlulukla gözleri kısıldı. "Hoş geldiniz," dedi.

Sıla'nın hemen yanında duran annesi, yengesi ve Samet abisi de ilgi ve merakla kapıda duranlara gülümsediler. Gayet nazik tavırlarla önce büyükleri, sonra gençleri teker teker selamlayıp içeri buyur ettiler. Sılalar da Harunlar gibi kalabalıklardı. Sıla'nın Serdar abisi ve yengesi de isteme törenini duyunca kalkıp gelmişlerdi. Sıla onların gelmeme gibi bir ihtimalleri olmadığını biliyordu.

Sıla'nın ailesi ilk duyduklarında, Harun'un gerçek ailesinden sadece annesiyle gelecek olmasını garip karşılamışlardı. Sıla onlara durumu kekeleye kekeleye açıklamıştı. Harun'un sahip olduğu yegâne ailesinin Baharlar olduğunu anlatmıştı. Ama bu gibi durumlar kendi ailesinin düşünce yapısına ters olduğundan, pek kafaları ermemişti duruma.

Başta annesi çıldırmıştı bu isteme olayına. Kızının kendisinden habersiz böyle işlere kalkışması çok kızdırmıştı Ümran Hanım'ı. Suat gibi Harun'u yerden yere vura vura bitirememişti. Biraz sakinleşip Harun'u sorduğundaysa; resmen yüz seksen derecelik bir dönüş yaşamıştı. Harun'un ünlü şarkıcılarla çalan bir müzisyen olduğunu ve çok iyi bir geliri olduğunu Sıla'nın ağzından kerpetenle laf alarak keşfetmesi, Ümran Hanım'ın gözünü boyamaya yetmişti.

Salih Bey ise nötrdü. En başından beri sakinliğini, sükûnetini ve ifadesizliğini koruyordu. En büyük ağabeyi Serdar'sa Suat gibi huysuzdu tabii ki de. Sıla o kadar alışkındı ki onların bu hallerine, artık takmıyordu. Tek istediği kazasız belasız bu geceyi atlatmak ve bu evden sonsuza kadar çıkmasını sağlayacak bileti kazanmaktı.

Bazen kendini suçlu hissetse de, benliğine sürekli Harun'a âşık olduğunu hatırlıyordu. Harun'u bu evden çıkış yolu olarak görmek istemiyordu. Onunla evlenmek istediği için evleniyordu. Güzel bir işi, güzel bir evi, güzel bir aile ortamı ve güzel bir geleceği olacaktı onunla. Mutlu olacaktı.

Bir tanışma faslı da salonda yaşandıktan sonra Sılaların ortalama genişlikteki salonunda, on yedi kişi bir yerlere dağılarak oturmuştu. Sıla heyecan ve panikten eve girdiklerinden beri doğru dürüst Harun'a bakamamıştı bile. Üstünde Sıla'nın daha önce hiç görmediği bir takım elbise olduğunu fark etmişti. Saçlarını güzelce taramış, sakallarını tıraş etmişti. Her zamanki gibi çok yakışıklıydı. Sıla onun her haline âşıktı!

"Eee... Nasılsınız Salih Bey? İyisinizdir inşallah?" Orhan Bey'in gür sesi salonda yankılanırken birçok göz onun üzerindeydi. Orhan Bey'in oturduğu geniş kanepenin tam karşısındaki tekli kanepede oturan Salih Bey hafifçe başını eğerek "İyiyiz Orhan Bey. Sizler nasılsınız? Bir hayli kalabalık gelmişsiniz, ne güzel!" diye yanıtladı Orhan Bey'i. Artık bir maskeye dönüşmüş olan otoriter ve aksi Türk babası ifadesi yüzündeydi.

"İyiyiz, iyiyiz. Biz böyle değişik... kalabalık bir aile sayılırız," dedi Orhan Bey etrafında oturan gruba bakarak. Herkesi ismen ve ilişkisini söyleyerek tanıttıktan sonra, Harun'u en sona bıraktı. "Ben Harun'u tanıdığımda sene '99'du. Benim oğlumun en yakın arkadaşlarından biriydi... Aslına bakarsanız Çağatay öz oğlum olsa da, Kerem de Harun da benim oğlumdan farksızdırlar. Keza Bahar, Ebru ve Ekin kızlarım da."

Ayfer Hanım nezaketle Salih Bey ve Ümran Hanım'a gülümseyerek "Orhan Bey'in hakkını hiçbirimiz ödeyemeyiz. O yüzden bugün burada bizimle olması çok doğru bir karar," diye ekledi.

GÜZEL GÜNLER KULÜBÜWhere stories live. Discover now