"Sen niye heyecanlandın? Yetiştirebilecek birini tanıyor musun?" dedi çocuk. Juniper şok olmuştu. Nereden anlamıştı çocuk onun heyecanlandığını bu biraz korkmasına sebep olmuştu.

Kekeleyerek "Eee... evet. Ben yapabilirim." dedi Juniper.

 Çocuk tek kaşını kaldırarak Juniper'i süzdü. "Peki benim için çalışmak ister misin? Baştan söyleyeyim istediğim bitkileri yetiştiremez isen mutsuz olurum. Ben mutsuz olursam seni de mutsuz yaparım" dedi çocuk.

Juniper çocuğun ne demek istediğini anlamıştı. Korkuyordu ya araştırmaları başarısız olursa ama hayatında bir daha böyle bir fırsat geçmeye bilirdi. Kendine inanmasını söyleyerek "Tamam" dedi Juniper.

"Benim adım Han. Bu saatten sonra benim için çalışıyorsun. Şimdi benim ile gel" dedi Han.

"Peki efendim. Benim adım da Juniper" dedi.

----------------------------------------------------------------

"Abum bu kızın ismi Juniper bizim için  Fraomat otu yetiştirecek. Müzayededen gidip o tohumları al kimsenin katılacağını sanmıyorum ucuza alırsın. Juniper ne istiyorsa yerine getir masraftan kaçınma. Yetiştiremez ise zaten bizzat ben ilgileneceğim..." dedi Han. Abum'a Juniper'i teslim ettikten sonra gitti.

Abum'un rengi atmıştı. Hala o siyah alevleri unutamamıştı. Kıza acıyarak bakarak "Umarım başarılı olursun" dedi.

"Öncelikle bana orta genişlikte bir oda lazım" dedi Juniper.

"Kenar mahallede eski bir atölye binası var yeterli olur mu?" dedi Abum.

Juniper bir oda istemişti. Onlar bina veriyorlardı. Juniper o an durumun ciddiyetini fark etmişti. Korkuyordu ama pişman değildi. "Evet olur". dedi ve gerekli eşyaları saymaya başladı. Bir kaç döküm eşyası, ışık kristalleri, topraktan saksılar.... liste uzuyordu.

"Peki Bunları sana 2 gün içinde temin ederim. Döküm eşyaları için seni demirciye götüreyim onunla konuşarak istediğin şekilde yaptır." dedi Abum.

"Yanına çalışan ister misin?" dedi Abum.

"Aslında 2 kişi olsa güzel olur ama çokta gerekli değil" dedi Juniper.

"Tamam yarın efendi Han'a söylerim. İki köle satın alır." dedi Abum. Juniper köle lafını duyunca istemsizce titredi. Ya başarısız olursa ve onu köle olarak satarlarsa diye düşünmeden edemedi. Abum titremesinden dolayı anlayarak "Köle olarak kurtulacağını düşünmüyorum. Efendi Han çocuk olabilir. Fakat düşüncesi ve gücü asla bir çocuk değil ve tecrübeyle konuşuyorum gerektiğinde çok acımasız oluyor." dedi Abum.

----------------------------------------------------------------

Han Bitkiler ile araştırma yaparken Dryad isimli ırkların doğa ile iç içe olduğunu öğrendi. Juniper'in başarmasında yardımcı olacağını düşünerek bir dryad bulması gerekiyordu ama bu imkansız gibiydi. Civarda derin ve büyük bir orman yoktu. Belki köle olarak vardır diye Abum'dan araştırmasını istemişti ama Maalesef dryadlar çok nadirdi. Eğer köle bile olsa müzayede de satılırdı. Buda çok para demekti ama bulursa kesinlikle alacaktı. Bu esnada Han'ın zihin taşı parlamaya başladı.

"Kızlar bir şey mi oldu?" dedi Han.

"Hayır efendim. Sadece sizinle konuşmak istedik. Sabah harabelere gidiyoruz. 2 ay sürermiş yolculuğumuz" dedi Lura.

"Anladım. İyi yolculuklar kendinize dikkat edin ve birbirinizi kollayın. Döndüğünüzde size bir sürprizim olacak." dedi Han.

"Efendim döndüğümüzde bizi yeniden köleniz yapacak mısınız?" dedi Rhene.

"Hayır. Gerek yok. Mutlu olduğun yer, kendini ait hissettiğin yer senin evindir Rhene. İstediğin zaman gidebilirsin. Kendi hayatını yaşayabilirsin."dedi Han.

"Efendim beni yanlış anladınız. Ben sizin yanınızda kalmak istiyorum. Beni yani bizi tekrar köleniz yapın lütfen." dedi Rhene. Han şaşırmıştı. Lura'nın kendisine düşkün olduğunu biliyordu. Lakin Rhene'nin de aynı hislerde olması şaşırtmış ve duygulandırmıştı.

"İsterseniz yaparım lakin gerek var mı? Biz bir aileyiz" dedi Han. Kızlar aile lafını duyunca ağlamaya başladılar.

Han sahibesi Gallia, Ayliun ve handakiler şaşkındı. Çünkü Rhene ve Lura her zamanki yerleri olan köşe taraftaki masaya oturmuş. Zihin taşı ile konuşuyorlardı. Ne zaman konuşsalar Lura'nın kuyruğu ve kulakları mutluluktan oynuyordu. Rhene ise kızarıp gözlerini bir sağa bir sola oynatıyordu. Gene aynısı gibi bir sahneydi. Ama birden kızlar ağlamaya başlamıştı.

"Lura, Rhene bir şey mi oldu" diyerek yanlarına geldi Ayliun. İkisi de kafa sallayarak hayır çok mutluyuz dediler.

Hanın kapısı açıldı ve içeri Batagar girdi. Herkese selam verdikten sonra Lura'yı gördü. "Güzel uyumamışsın."dedi ama Lura'nın ve Rhene'nin yaşlı gözlerini görünce şaşırdı.

"Bir şey mi oldu kızlar" dedi Batagar. Kızlar hayır der gibi kafalarını salladılar.

"Bizde anlamadık. Zihin taşı ile konuşuyorlardı. Birden ağlamaya başladılar" dedi Ayliun. Batagar gerçekten merak ediyordu. Kızlar için bu kadar önemli olan kişiyi.

"Bir şey mi oldu usta neden geldin" dedi Lura.

"Hayır sadece sana bunu vermek istiyorum. Bu bir Işık yüzüğü, Bunu ışık gücün ile doldur. Zor durumlarda kendini tedavi etmek için yada güç almak için kullanırsın" dedi Batagar.

"Teşekkür ederim usta" dedi Lura yüzüğü alırken. Herkes şaşırmıştı. Işık taşı çok pahalı bir taştı ve Batagar için öğrencisi Lura'nın değerini anlamışlardı.

Han (1. Kitap)Where stories live. Discover now