Melezi bağladıktan sonra bu durumdan nasıl çıkabilirim acaba? yoksa hep böyle mi kalacağım? sorularını düşünürken. Melezin kalp atış hızı artıyor, belli ki uyanıyor. Hemen melezin arkasına geçiyorum. Beni böyle direk görmemesi daha iyi.

Melez uyandığında çok şaşırıyor. Tabi kim şaşırmaz ki. Sandalyeye bağlı uyandı. Kalp atış hızına bakarsak bayâ korkuyor durumda. Biraz sakinleştirsem iyi olacak.

Yavaşça kafasının üstünde ki kulaklara yaklaşarak ağır ve sakin bir ton ile "Melez sakin ol" dedim. Bu melezi daha da korkutmuş gibi duruyor. Ama konuşarak bu durumu çözmekten başka çarem yok diye düşündüm ve devam ettim. "Melez, ben Han. Lütfen sakin ol. Seni isteyerek bağlamadım. Durumlar onu gerektirdi. Eğer sakin olacak isen ağzını açacağım." dedim. Oda kafasını salladı. Fakat kalp atış hızına bakarsak sakinleşmiş değil...

"Melez bak ben iyi bir insanım yada insandım. Orasını ben de araştırmaktayım. Sonuç olarak bende olayı anlamadım meditasyondan çıktım ve bu haldeyim. Ben sana niye anlatıyorum ki konumuz sensin. Sana dönelim. Bak şimdi sen sakin olana kadar bekleyeceğiz." dedim. Bende o sırada melezin zihnine girmeyi deneyeyim diye düşündüm.

Zihnine odaklandım lakin şuan anıları göremiyorum ve düşünceleri de duyamıyorum. Karanlık bir yerdeyim ve buranın neresi olduğunu biliyorum burası zihin hapishanesi. Fakat benim ki değil iki tane top bizim melezin etrafında dönüyor. Yakından bakayım diye biraz daha yaklaştım. Melezin çömelmiş ağlıyor olduğunu fark ettim.

"Melez sakin ol. Sana zarar vermem. Sadece konuşmak istiyorum" dedim

Melez daha da korkmuş bir şekilde "Sende kimsin pis iblis diye bağırdı...". 

"Zoruma gitmedi desem yalan olur. İbliste ne demek çok ayıp. Gerçekten kırıldım"dedim. Böyle bir cevabı beklemiyor olsa gerek şaşırdı ve korkusu biraz azaldı gibi.

"Efendi Han? Siz misiniz efendim?" dedi.

"Evet benim. Gerçi görünüş olarak bayağı farklıyım değil mi? İnan bende niye böyle göründüğümü bilmiyorum ama güçlü hissettiriyor buda ayrı bir konu." dedim.

"Siz nasıl benim zihin hapishaneme girdiniz? Bu imkansız. Zihin hapishaneleri kişilere özeldir ve kimse giremez." dedi.

"Sadece senin düşüncelerini duymak ve anılarını görmek istedim. Fakat kendimi burada buldum. İnan hiç bir fikrim yok. Zaten şu son 1 saat içinde olanlar hakkında hiçbir fikrim yok..." dedim.

"Düşüncelerimi duymak ve anılarımı mı görmek istediniz ama bu ileri bir seviye zihin büyüsü gerektirir." dedi melez şaşırarak.

Belki bana yardımcı olabilir diye durumu ona açıklasam iyi olur. Ne yapalım denize düşen yılana sarılır. "Ya şimdi ki problemimiz daha büyük boş ver büyüyü. Şu halimi görüyorsun değil mi? Meditasyondan sonra bu hale geldim ve nasıl geri düzeleceğim bilmiyorum. Eğer bir fikrin var ise söyle." dedim.

Melez bir süre düşündükten sonra "Efendim meditasyondan sonra böyle olduğunuzu söylemiştiniz değil mi?" dedi

"Evet"dedim

"Efendim bu bir çeşit form olabilir. Lakin pek emin değilim. Daha önce böyle bir form ne gördüm ne de duydum."dedi.

"Çıkar ağzındaki baklayı" dedim hafif heyecanlı bir şekilde.

"Efendim ben köle olmadan önce Glaedas kıtasında yaşıyordum ve köyümüz kuzeyde Urym dağının yakınlarında. Urym dağını belki duymuşsunuzdur. O dağda priandalar yaşıyor. Onlar, kızdıklarında form değiştiren bir canlı türü. Sakin iken açık sarı gözleri, çizgili derisi ile pofuduk bir pandaya benzerler ve barışçıl bir canlı türüdür. Lakin sinirlendiklerinde kırmızı gözlü, siyah derili, kocaman ve vahşi bir canavar olurlar. Yeniden sakin forma dönmek için derin nefes alıp verme ile ilgili bir teknikleri var. Ama küçük priandalar için yani daha bu tekniği öğrenmeyenleri sakin forma geçirmek için uyutuyorlar. Uyuduktan bir süre sonra vücutları sakin hale dönüyor. Tekniği bilmediğim için size öğretemiyorum fakat uyumayı deneyebilirsiniz efendim" dedi.

Acaba beni uyutup kaçmayı mı planlıyor? Ama anlatırken pek bir samimi gördüm. Bir de hikayesi inandırıcı. Denemekten başkada çarem yok zaten.

"Peki sana güvenebilir miyim? Ben uyuyunca kaçmayacaksın değil mi?" dedim.

"Yapmam efendim. Söz veriyorum. Siz uyanana kadar odada durup sessizce durumu gözleyip bekleyeceğim." dedi

"Peki sana güveniyorum. Bu arada iki tane küren varmış. Tebrik ederim. Biri açık sarı ışık büyüsü de diğer kahverengi kürenin ne onu bilmiyorum." dedim

Suratı tedirgin bir hal aldı. "Efendim lütfen kimseye ışık büyüsü kürem olduğunu söylemeyin" dedi. İlginç, saklıyormuş demek. bu iyi, sırra karşı sır. Şimdi daha güvende hissettim.

"Peki artık sırdaşız" dedim ve güldüm. Utanarak kafasını eğdi.

Zihninden çıktıktan sonra bir umut düzeldim mi diye ellerime baktım ama sonuç hüsran. Melezi çözdükten sonra uyumak için yatağa uzandım. Aklıma geldi bu melezin adı ne bilmiyorum en iyisi uyumadan önce sorayım.

"Kusura bakma ama senin adını bilmiyorum ben" dedim biraz mahcup bir şekilde.

"Lura efendim" dedi.

Benim de yatağın verdiği yumuşaklıktan olacak uykum gelmeye başladı.

Han (1. Kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin