▶️45◀️

7.8K 406 27
                                    

"
Kapana kısıldım.

Hırçınlığım sırtımı dayadığım duvarların tek tek yıkılmasındandı. Kime güvensem ağzımın payını alıyordum. Kime elimi uzatsam parmaklarımdan oluyordum. Sanıldığı gibi saf biri değildim ben. Susup oturacak asla. Peki neden şuan kendimi dünyanın en aptal insanı gibi hissediyordum?

Babamla tek kelime konuşmadan mecburi bir şekilde arabasına bindim ve yine aynı mecburiyetle eve getirildim. O kadının evde olmaması için dualar ettim. Düşündüğümün aksine evde değildi. Eve girer girmez merdivenleri tırmanıp kendimi eski odama attım ama ışığı açmadım. Babam bir kaç kez kapıya vursa da açmadım.

"Yarın konuşacağız küçük hanım. Şimdi rahatça uyu."

Görmeyeceğini bilsem de ona abartılı bir şekilde gözlerimi devirdim. Konuşup ne olacağını sanıyordu ki? Gözlerim karanlığa alışmaya başladıkça eşyalarım gözüme çarpmaya başladı. Yavaşça yatağımın üzerine oturup biraz odamı izledim. Herşey yerli yerinde duruyordu. Sanki hiç gitmemişim gibi.

İşte içi elbise dolu dolabım. Devasa büyüklükte yuvarlak yatağım. Çalışma masam. Tavana astığım fosforlu yıldızlarım. Sırt üstü yatıp biraz gök yüzü görünümlü tavanımı izledim. Şuan bu odada ki herşey o kadar boş geliyordu ki. Sanki buraya ait değilmişim gibiydi. Tek kişilik o rahatsız yatağımı şimdiden özlemiştim. Ah, Maya, Sina. Bana çok kızmışlar mıydı? Eminim canıma okuyacaktılar. Düşüncelerimin arasında savaşırken camda bir tıkırtı duyunca ayağa fırladım ve yavaşça perdeyi çektim.

"Ne işin var burada?" Diye sordum camı açıp. "Ah, burası ikinci kat, sen nasıl?" Kendini camdan geçirdiğin de aşağıya doğru bakıp nasıl çıktığına baktım. Hemen aşağıda ki uzun merdiven gözüme çarptı. Süperman kılıklı herif. Işığı açıp odamı süzdü. Bayılıyor etrafı incelemeye.

"Odan zengin şımarık kızlar gibi." Dedi. Ona yüzümü buruşturdum. Bu nasıl bir tabirdi böyle? Ellerini ovuşturup çalışma masamın yanına gitti. Dışarısı fazla soğuk olmalıydı. Gözleri bir yere takılı kaldığın da aynı yöne baktım ve unuttuğum bazı gercekler yüzüme tokat gibi indi. Bir kaç fotoğraflar vardı. Geneli Sina ve Maya ile olan ama tam ortasında Asrın ile olan fotoğrafımız. Sırtına çıkıp barış işareti yaptığım o ergen fotoğrafımız. Araf'ın şuan dikkatle incelediği fotoğrafımız.

"Unuttuğum bir kaç anı." Dedim hemen kendimi savunup. Sonuçta buradan kaçtığım da Asrın'ın beni o çakma sarışınla aldattığını bilmiyordum. Sahi o kıza ne olmuştu?

"Onu seviyor muydun?" Diye bir soru yöneltti hiç beklemediğim bir anda. Gözlerim tekrar o fotoğrafa kaydı. Bir süre düşünme şansı yakaladım bu sayede.

"Aşık değildim. Belki seviyor olabilirim ama, bilmiyorum. Çocukluğumdan beri hayatımdaydı zaten. Sevgili olmamız beklenilen birseydi."

Cebinden sigarasını çıkarıp sanki çok vakit kaybetmiş gibi dudaklarına götürüp yaktı. İçine derince bir duman çekip bana meydan okurca dışarıya bıraktı.

"Burada sigara içmemelisin. Babam benim yaptığımı sanabilir." Dedim ve yatağımın yanına oturup karşısına geçtim. Oda çalışma masamın sandalyesine oturdu. "Yada dur, iç. Belki beni tekrar evlatlıktan reddeder ve İstanbul'a geri dönerim." Sigarasının külü dudaklarının arasından düşecekmiş gibi duruyordu. Hemen kalkıp göz kalemlerimin olduğu kutuyu boşaltıp önüne koydum. Babama kızgın olsam da evi yakmak planlarımın arasında yoktu. Sonuçta bu evde annemin hatıraları vardı. "Peki sen niye geldin?"

"Bilmiyorum." Dedi sigarasının külünü verdiğim kutuya dökerken. "Garip bir şekilde senin yanında kendimi iyi hissediyorum."

Kirpiklerimi kırpıştırıp ona baktım ve söylediği kelimenin gerçekliğini ölçtüm. Ucu açık bir cümleydi. Nereye çeksem gelirdi.

MEDCEZİR♣Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin