▶️10◀️

10.8K 477 40
                                    

Medyada: Araf! Gri veya Piçlak (:

'
Güven yoksunu insanların yerinde olmayı istemezdim. Onlar, attıkları her adımı en az iki kez düşünüp, üçüncüde atarlardı. Kararsızlıkları hayatlarının baş rolüydü.

Karşımda ki adam, güvensizliğin her zerresiyle bütünleşmiş, bir kıyafet gibi üzerine giyinmişti. Ama bir şey vardı, alakası olmayan bir şey. Babasının annesini öldürdüğünü söylüyordu ama kızlardan nefret ediyordu. Eğer sorun buysa kızlara daha şefkatli davranması gerekmez miydi? O ise elinden gelse bütün kızları ortadan kaldırmaya programlaşmış gibiydi. Peki bu saf nefreti nedendi? İşte bunu öğrenmek için herşeyi yapardım.

Ona dokunduğum da tekrar ürktüğünü görmüştüm. Gözleri griliğin en saf haliye karşımdan duruyordu.

''Bir kez daha ve son kez söylüyorum kızıl, bana dokunma!'' Keskin ses tonuyla ağzım açılırken, bu kadar yakın durmasından tedirgindim.

''Neden?'' Söyle artık gri. Aç şu içini bana. Bu kadar zor değil!

''Benimle bu kadar zaman geçirdiğin için bile şanslısın. Hiç bir kızı bu kadar uzun süre gören olmadı yanımda. Şansını zorlama!''

O kızları bir daha gören olmuş muydu acaba? Elimde kanın izi var diyordu, birini öldürmüş olabilir miydi? Bu düşünceyle kaşlarım çatıldı.

''Üzerimden çekil. Yoksa seni itmek zorunda kalacağım!'' Dedim ellerimi ona doğru uzatarak. Anında geri çekildi. Ne vardı benim elimde? İçeri girerken ona dönüp baktım. ''Ayrıca ben saf kızıl değilim. Bak saçıma turuncu gibi. Hatta soğan kabuğu!'' Diye uyardım. Saçlarımı ona doğru uzatırken.

''Sana turuncu kafa yada soğan kafa dememi ister misin?'' Diye sordu. Sesinde en ufak alay yoktu. Gözlerimi hayretle açtım. İsmimi söylemek bu kadar zor olmamalıydı! Hadi ama kesinlikle bunu istemezdim! ''Bende öyle düşünmüştüm!'' Diye konuşmama fırsat vermeden lafını bitirdiğin de, sabır dilenirce yukarıya baktım. Kapıyı kapatıp kilitledim. Ellerimi saçlarımın arasından geçirip yatağın kenarına oturdum.

İnanılmazdı. Hayatım boyunca böyle biriyle karşılaşmamıştım. Ve geleceği görseydim İzmir'den buraya hiç gelmezdim!

Çok güzel, birde baba diye ağlaya ağlaya geri dön istersen! Dedi lesi. Gözlerimi kapatıp sırt üstü inleyerek uzandım. Bunu yapmayacaktım tabiki de. Kimseye istediğini verecek değildim. Ilk defa soy adımla değil, ismimle ayakta duruyordum. Bunu bozmasına izin verecek halimde yoktu.

Sabah odanın kapısı kırılırcasına çaldığında, korkarak oturdum. Dün gece bu halde uyuya kaldığıma inanamıyorum! Her yerim tutulmuştu resmen. Tekrar kapıya gürültülü bir şekilde vurulduğun da kapıyı açtım.

''Gidiyoruz, hadi!'' Dedi gri yüzüme bir kez bile bakmadan ceketini üzerine geçirdi.

''Sana da günaydın!'' Diye homurdandım, duymazdan geldi. Yukarı çıktığımız da, iskeleye yaklaştığımızı gördüm. ''Okula gitmem lazım.'' Dedim. Hemen gemiden inerken.

''Babama yakalanmak için güzel plan!'' Dedi aşağılayıcı bir ses tonuyla. Avuçlarımı sıktım.

''Sınavım var. Gitmem lazım!'' Dedim ona inat ederek. Zaten derslere giremiyordum birde sınavları kaçırırsam biterdim.

''Önce ütopyaya gidelim sonra bir çaresine bakarız.'' Dedi soğuk bir sesle. Bir insana soğukluk bu kadar mı yakışırdı? Gerçekten. Eğer daha sıcak kanlı olsa üzerine yakışmayacak gibiydi. O önden ben arkasından ütopyaya girdik. Korumalar griyi başıyla selamlayınca ne oluyor dedim kendi kendime. Arkasından girdim.

MEDCEZİR♣Where stories live. Discover now