62 | sen

1.2K 96 217
                                    

BÖLÜM 62 | SEN

GÜNÜMÜZ - Rosé'den

Elimi Luna'nın saçlarına daldırırken derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım. Az önceki tüm her şey gerçekten oldu, değil mi?

İnanamıyordum kendime. O kadar fazla kendimi kaptırdım ki bu olaya ne kadar ileri gittiğimi anlayamadım bile. İleri gitmiştim gerçekten, değil mi? Peki neden? Neden bunu yapıyordum?

Doğruyu söylemek gerekirse bilmiyorum. Artık ne biliyorum ne bilmiyorum onu da bilmiyorum. Hayatım hiç bu kadar karışık ve belirsiz olmamıştı. Gerçi, belirsiz olması için bir sebep de yoktu.

Jisoo ile aramda olan her şey sadece hesaplaşma ve bunların hepsi bittiğinde ikimiz de kendi hayatlarımıza devam edecektik. O kendi hayatına, ben kendi hayatıma. Sanki hiç tanışmamış, birbirimizin hayatına dokunmamış gibi olacaktı. Belki de bütün bunların sebebi buydu, birbirimize verecek son şeylerimiz de bittiğinde bir daha asla karşılaşmayacaktık. Buna mı çabalıyordum?

Derin bir nefes alıp Luna'ya baktım. Ne olursa olsun, ne hissedersem hissedeyim bildiğim tek bir şey vardı; Luna'yı kaybetmek istemiyor olduğum. O benim için özel birisiydi. Her zaman da öyle kalacaktı.

Ortamdaki sessizlik beni boğmaya başladığında taksiciden biraz daha hızlı sürmesini istedim. Kendi tarafımdaki camı aralayıp, soğuk havanın içime dolmasını bekledim.

Luna tüm bu hareketlerimi dikkatle ama sessizce izledi. Onunla sessizce oturduğum her an içimde bir yerlerde pişmanlık ayağa kalkıyor, sanki bana, ona her şeyi anlatmamı söylüyordu. Bu akşam olanlar, restoranda söylediklerim, Jisoo'yu kapının önünde görmesi... Anlamıştı belki de. Anlamıştı ve benim anlatmamı bekliyordu. Yapabilecek miydim bilmiyorum. Onu tüm bu öğreneceklerinden sonra kaybetmekten ölesiye korkuyorum.

Bu yüzden bu yoğun, can alıcı atmosferi yok etmek için, "Ee öğretmen hanım, ders nasıldı?" diye sordum sahte bir gülümseme takınıp.

Luna omzuma daha çok sokulurken hafifçe gözlerini kıstı, "Çok sıkıcı. İşi bırakmak istememe sebep oluyor bu durum." diye şikayetlendi.

Burnumu saçlarına yaslarken, "Bırak o zaman. İstemediğin bir işte çalışmak zorunda değilsin." diye mırıldandım. Normal konuşuyordu, normal konuşuyorduk. Öyleyse, bir sorun yok muydu?

Luna bu dediğime gülerek kollarını belime dolayıp, "Çok tatlısın sevgilim ama sürekli senden geçinemem, annemden de para alacak yaşı geçtim. Yani ben de her genç gibi hayatın gerçek kısmıyla yüzleşmeye başladım." dedi.

Elimi belime dolanan kollarının üzerine yerleştirdim. Aslında gerçekten çalışmasına gerek yoktu. Aile mirasım sayesinde ben de çalışmadan rahat bir hayat sürüyordum. Bunu ona her ne kadar söylesem de kabul etmiyor ve mutsuz olduğu bir işte çalışmaya devam ediyordu.

Sonunda pes ederek, "Pekala. Ama istediğin zaman işi bırakma özgürlüğüne sahip olduğunu bil." diye cevap verdim.

Küçük bir kıkırtıyla beni onaylarken, gözlerim onun bu gülümsemesinin üzerinde gezindi. O, çok tatlı bir insandı. Çok tatlı, çok güzel bir genç kadın... Enerjik, deli dolu, mutlu. Hayatıma girdiği ilk andan itibaren bana hep güzel duygular hissettirdi bu gülümseyiş. Hayatıma girdiği andan itibaren modumu hep yüksek tuttu bu enerji. Dokunduğu her şeyi güzelleştirdi desem abartı olabilir belki ama o, gerçekten birçok anda beni varlığıyla daha iyi bir ruh hâline getirmişti.

Bunu gerçekten kaybetmek istemiyordum. Onu seviyordum.

Bu düşüncelerden sonra içimdeki huzursuzluğu dindirmek ya da içime yerleşen huzurun bir tepkimesi olarak ona daha sıkı sarıldım. Kokusunu içime çekip gözlerimi kapattım.

23 | jenlisaTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang