60 | restoran

1.4K 111 651
                                    

8500 kelimeyle kendi rekorumuzu kırdık?!

BÖLÜM 60 | RESTORAN

FLASHBACK - Lisa'dan

Ruby'nin gidişinden sonraki ilk sabah.

Gece uykusuz, kırgın, yorgun ve bitkin geçti. Sanırım olası tek tanım bu. Ruby, arkasına bile bakmadan apar topar gitti. Bu evi başıma yıkarak, kapıyı yüzüme kapatarak, içinde beni bırakarak...

Gözlerimi güne açtığımda göğüs kafesimde hissettiğim bir acıyla aklıma gelen ilk cümleler bunlar. Ayrılık ertesi sabah ne garip. Bir anlığına, küçük bir anlığına uyandığınız o ilk an, artık ayrı olduğunuzun farkında olmuyorsun. Sanki her şey normalmiş gibi, hiçbir şey değişmemiş, hiç kimse gitmemiş, sen hiç yalnız değilmişsin gibi hissediyorsun.

Bunun ardından hemen, aniden bilincin yerine geliyor. Bilincinin yerine gelmesiyle kalbine bir ağırlık oturuyor sanki. Sanki dünya ayaklarının altından kayıyor. Gerçek, Ruby'nin artık bu evde olmadığı, Ruby'nin artık bu evde olmayacağı, Ruby'nin artık benim olmadığı yüzüme tokat gibi çarpıyor. Gerçek, bu kadar gerçeğim işte ben der gibi bağırıyor yüzüne.

Boğazımda bir yumru var. Geçmiyor.

Gidişini anlıyorum. Kalamayışını. Bana tahammülü olmayışını, beni affedememiş olmasını. Sanırım buna en çok kendim şaşırıyorum ama onu anlıyorum.

Ruby'nin gidişinden sonraki ilk hafta.

Her şey hâlâ aynıydı. Ben, bu bomboş hissettiren ev, hepsi. Sanki dünyada bir ben kalmışım gibi hissettiren bir yalnızlık sarmıştı vücudumu. Tamamen bomboş hissediyordum.

Ne düşündüğümü söylemek bile artık zor geliyordu bana. Başlarda gerçek değilmiş gibi geliyordu. Ruby'nin hiç gitmeyeceğine, beni bırakmayacağına o kadar emindim ki, bütün bunlardan sonra inanmak zor geliyordu. Hâlâ bile düşününce onun geri geleceğini umut ediyordum.

Fakat beni şaşırtan tek şey bu olmadı. Ruby ile birlikte Jisoo da şehirden ayrılmıştı. Bir gecede hem sevdiğim kadın, hem de en yakın arkadaşım gitmişti buradan. İçimdeki bu boşluk hissinin ağırlığının bir sebebi de buydu aslında. Sanki birbirini yutmuş iki kara deliğin devasa haliydi içim. Yeni bir boşluk, yeni bir tekillik, yeni bir hiçlikti.

Ruby ve Jisoo gittikten sonra sıkıntıdan mı yoksa Jisoo ve onu düşünmek istemediğinden mi bilinmez Rosé buraya sık uğrar olmuştu. Böylelikle ikimiz arasında eskiden dağılmış olan o eski arkadaşlık tekrar inşaa ediliyordu.

Ama ikimiz için de durum ne bilmiyorum. Ruby olmadan bu ev bomboş ve sessizdi. Alışkın değildim burada yalnızlığa, onsuzluğa. Bu eve her adım attığımda onu görmemenin, görmeyecek olmanın ağırlığı çöküyordu üzerime. Bu ağırlık mide bulandırıcı, baş döndürücüydü.

Ruby'nin gidişinden sonraki ilk ay.

Gelmeyecekti. Her ne kadar beklersem bekleyeyim gelmeyecekti. Şimdi veya sonra. Artık bunu kabul etmem gerekiyordu. İnkar edip, umut etmeye devam etmek ne işe yarayacaktı ki? Zaten çoktan kaybetmiştim hepsini. Kendimi kaybolmuş hissediyordum. Uzay boşluğunda kimsesiz bir şekilde geziniyordu ruhum.

Sürekli dışarı çıkıp kızımla vakit geçiriyordum ama haftanın bazı günleri Ruby'nin yanına gidiyordu. İşte o zaman sadece his olan yalnızlık, somut bir hal alıyordu.

Baktığım her köşede bir anının anı olmaktan çıkıp gerçeğe dönüşmesi yüzünden, haftalar önce Dy'la birlikte yeni bir eve taşındık. Soğuk, renksiz, yalnızlık dolu bir ev. Ama çabam, kızıma böyle hissettirmemek. Ruby'nin yokluğunda iyi bir anne ve iyi bir evlat olabilmek- Sanki yapabilirmişim gibi.

23 | jenlisaWhere stories live. Discover now