15 | üzgün

807 100 383
                                    

merhaba, 1 gün ara verip oldukça uzun bir bölümle geldik. kitabı unutmadınız di mi?

BÖLÜM 15 | ÜZGÜN

GÜNÜMÜZ - Lisa'dan

Rosé bir saat kadar kalıp gittikten sonra, bardakları toplayıp mutfağa geçtim. Ben duştayken tüm bulaşıkları yıkamış, dağınıklığı toplamış olduğunu gördüm. Yüzüme istemsizce bir gülümseme yerleşmişti. Daha sonra tekrar çöktüm, beni bu hâlde görmüş olması moralimi bozmuştu.

Sanırım bu hâlimden çekinmeyeceğim kimse yoktu dünya üzerinde. Beni kimsenin yıkık, yıpranmış ve dağınık hâlde görmesini istemezdim. Böyle biri değildim çünkü. Hiç olmamıştım. Ama gördüler. Sevdiğim kim varsa, en sevmediğim hâlimi gördü. Ruby ise o hâlimle bir yıl yaşamak zorunda kaldı.

En çok onu uzak tutmak istemiştim. En az o görsün istemiştim bitmiş görüntümü. O yüzden hep kaçtım. Ondan, onun şefkatli kollarından, anlayışla bakan gözlerinden, ruhuma iyi gelen cümlelerinden.

O gece dediğini düşünüyorum. "Sen iyi olmak istemiyorsun, Lisa." demişti. Bu... Gerçekten böyle mi? Bilmiyorum. Sanırım insan olarak bir şeylere alışmamız oldukça kolay.

Yüz binlerce ölüme neden olan felaketlere, bizi sömüren kapitalist düzene, durmadan artan cinayetlere, korkunç nüfus artışı ve kontrolsüz göçmen akımının sonuçlarına - annemizin ölümüne bile alışmak... Bunlara alışabilmek ne korkunç.

Ben de dağınıklığıma böyle alıştım herhalde. Ya da bu ruh hâlime. Başlarda yadırgayıp kaçmak, kurtulmak istedim. Çabaladım da, elimden geleni yaptım. Son iyi zamanlarımdı onlar sanırım.

Şimdiyse hiç gücüm yok. Birine verebileceğim ufak bir tebessüme bile hâlim yok.

Kalan gücümü Dyanne ve Ruby için kullanıyorum. En çok onlara gülümsemek istiyorum. En çok onlara gülen gözlerle bakmak istiyorum. En çok onları, bir sorun olmadığına inandırmak istiyorum.

Elimden gelen tek şey bu. Diğerleri... Sorumluluklarım, sebep olduğum kalp kırıklıkları, biriken işlerim, babam... Bunları tamir edemiyorum.

Yine mutfak tezgahına yaslanıp düşüncelere dalmıştım. Başımı hızlıca iki yana sallayıp en azından şu an içine girdiğim bu buhrandan kurtulmaya çalıştım.

Sabah için kahvaltılık bir şeyler olup olmadığına bakmak için dolabı kontrol ettim. Fena sayılmazdı, en azından Dy'i doyurabilirdim. Daha sonra beraberinde getirdiği sırt çantasına baktım. Ruby yine hazırlıklıydı. Dy'in ihtiyacı olabilecek birkaç kıyafet ve boyalarını koymuş olduğunu gördüm. Onun annesi olarak Ruby yine bana hiç yük bırakmamıştı. Her şeyi hazırlamıştı ve ben sadece kızıma iyi hissettirmeliydim.

...

Sabah Dy'den önce uyanıp masayı hazırladım. Taze bir portakal suyu hazırladıktan sonra yukarı kata onu yatırdığım odaya doğru ilerledim. Ortalığı ayağa kaldırmadığına göre hâlâ uyuyordu minik terminatör.

Kapıyı açtığımda görmeyi beklediğim manzarayla karşılaştım. Dyanne üzerine örttüğüm yorganı itmiş, poposu açık bir şekilde uyuyordu. Yüzüme engelleyemediğim bir gülümseme yerleşti. Bu kızın tatlılığı kalbime zarar veriyordu.

"Dyanne." Elimle poposuna hafifçe vurarak kısık sesle fısıldadım.

"Hm." diye mırıldanarak bana doğru döndü. Yanağına ve alnına bir öpücük kondurarak onu kıkırdattım.

"Günaydın anne." Sesi mutlu geliyordu. Benimleyken eğlendiğinin farkındaydım zaten ama Ruby ile olan kavgası fazla gereksizdi. Ruby zeki ve olgun biriydi. Ne yapması gerektiğini biliyordu, Dyanne'in de ona güvenmesi gerekiyordu.

23 | jenlisaWhere stories live. Discover now