47 | haksızlık

635 83 405
                                    

BÖLÜM 47 | HAKSIZLIK

GÜNÜMÜZ - Jennie'den

Ah, bu an çok garip. Bu günler, bu saatler, bu kişiler... Lisa, Rosé, Luna, Jisoo, Dyan ve Ae-Ri restoranımda otururlarken ben Sylvia ile mutfaktaydım.

Bir anlığına başımı o kapıdan uzatıp bu manzarayı izlemiştim. Ve nedense oraya doğru adım atamıyordum. O masalarda tanıdık olan tek kişi, kızımdı sanki. Hâlâ eski günlerdeki gibi görünen, hâlâ eski günleri hatırlatan...

Koca bir masa, içinde ben yokum. Masalardaki kimse birbiriyle konuşmuyor. Küçük kızım, Ae-Ri'nin ilgisini çekmek ve arkadaş olabilmek için çaba harcıyor,, Luna, Rosé'ye heyecanla bir şeyler anlatıyor.

Ama ne Rosé, ne Jisoo, ne de Lisa... Kimse bu anda gibi değil. Hepimiz kafamızdaki o eski anıyı döndürüp onun içinde olmayı diliyor gibiyiz. Rosé'nin gözleri uzaklarda, Jisoo'nun eskisinden daha duygulu bakışları Ae-Ri üzerinde, Lisa...

Lisa bambaşka biri. Üzerindeki o takım elbiseyle, artık hiç eğlenceli olmayışıyla, sesindeki sertlik ve ciddiyetle- O bambaşka biri gibi. En çok dikkat çeken de, sessiz oluşu. Ki ben onun sessizliğiyle bir yıl boyunca yaşamıştım ama bu ondan çok farklıydı. Bu artık onun karakteri gibiydi.

Ne şaka yapıyor, ne eskisi gibi eğlence saçıyor, ne de her konudan insanları güldürecek bir şey çıkarıyordu. Sadece susuyordu artık. Ya da iki günlük çıkarımlarımdı bunlar benim.

"Her şey yolunda mı?" Omzuma dokunan el ve yumuşak bir tonla sorulan bu soruyla düşüncelerimden uzaklaşıp, arkamı döndüm.

Sylvia, anlayışlı gözleri ve tavırlarıyla yüzüme bakıyordu. Ona gülümsedim,

"Elbette." dedim. "Her şey yolunda."

"Neden içeri geçmiyorsun?" diye sordu. "Burayı ben idare ederim."

Bakışlarımı tekrar onlara çevirdim. Ve hayır, oraya gidebileceğimi hissetmiyordum. Bu yüzden,

"Sorun değil, onlar da ayaklanıyorlar zaten." dedim.

Sylvia düşünceli bir şekilde bana bakmaya devam etti ama söylediğim yalan sayılmazdı. Rosé ve Luna kalkmaya hazırlanıyorlardı. Jisoo ve Lisa da pek tabii kalmayacaklardı burada.

"Ben onları geçireyim." dedim. Sylvia ise, "Kızlara selam vermemi ister misin?" diye sordu.

Uzun süre sessiz kalmış olmalıyım ki, Sylvia kendisi bir karar alıp önlüğünü çıkarıp omzuma dokunarak içeri ilerledi.

...

Sylvia mutfaktan çıkıp, onlara doğru ilerlerken ben de derin bir nefes alıp onun peşinden diğerlerinin yanına ilerlemeye başladım. Rosé, Luna'nın kabanını giymesine yardım ederken, Jisoo ve Lisa ağır adımlarla çıkışa doğru gidiyorlardı.

Bu ağır adımların sebebi Dy'in Lisa'nın kucağından inmemek için ısrar etmesi ve Ae-Ri'nin de Jisoo'nun da anlayamadığı bir sebepten üzgün duruyor oluşuydu. Jisoo yürümeye devam ederken Ae-Ri'ye "Bir şey mi oldu?" diye soruyor, Dy ise Lisa'nın omuzlarına "tırmanmaya" çalışıyordu.

İki ayrı an. İki ayrı hayat vardı sanki gözlerimin önünde. Ben nasıl o masaya oturabileceğimi hissetmediysem, Rosé de yeni hayatı, yeni kız arkadaşı ve yeni kendisini uzak tutmuştu oradan. Tüm akşam, Lisa ve Jisoo ayrı masada, Rosé ve Luna ayrı masada oturmuştu. İşin komik kısmı, bu mesafenin sadece bir masa uzaklıkta olmasıydı.

Sylvia adımlarını Rosé ve Luna'ya doğru yönelttiğinde ben de kızımı izlemeyi bırakıp, ona eşlik ettim. Rosé dalgın bir ifadeyle yüzüme bakarken, sıcak bir şekilde gülümsemişti bana. Aklımdan geçenleri okumuştu sanki.

23 | jenlisaWhere stories live. Discover now