54 | 'ben her zaman sana geliyorum'

700 100 228
                                    

Tansiyonlarınız düzeldiyse devam edelim ^^


BÖLÜM 54 | 'ben her zaman sana geliyorum'

DÜN GECE - Lisa'dan

Odaya girdiğimizde kapıyı kapatıp, bana yaklaştı. Neyin geleceğini biliyordum artık. Kollarını boynuma doladığında gözlerimi kapattım.

Yanlış bir şey yapmıyordum ben, değil mi? Bunu yapabilirdim. Herkes gibi hayatıma devam edebilirdim. Bir gecelik de olsa, sevildiğimi hissedebilirdim. Yeniden, birinin evrenindeki 'o' kişi olabilirdim. Vazgeçilmeyen, istenen ve çok sevilen Lili,, olabilirdim. Bu yanlış değildi.

...

Yapamadım.

Alex'in boynuma yerleşen ellerini bileklerinden usulca tutup uzaklaştırdım ve geri çekildim. Yapamamıştım.

Bu ev, bu oda, bu koku, karşımdaki bu istekli gözler ve temaslar. Sandığım gibi etkileyemiyordu beni. Çok hızlı sürdüğüm bir arabada aniden frene basmış gibi savrulduğumu hissediyordum. Alex, şaşkın gözlerle bana bakıyordu, ben onun tam arkasında duran pencereden gecenin karanlığını aydınlatan dolunaya bakıyordum.

Ben, en bilinçsiz anımda bile ben 'onun' bilincine sahiptim. Kendimi unutana dek içsem, kendimi unutana dek boşluğa düşsem de ben içimde bir yerlerde hâlâ o kadınındım.

Ve bununla savaşacak kadar aşağılık değildim. Alex'in dudaklarında, usul temaslarında, şehvetli arzularında kendimi kaybedip, 'onu' unutmaya çalışmayacaktım.

Unutmak bu değildi. Bu kavga, tüm yaşadıklarımızı, iyi veya kötü her ne varsa... değersizleştirecek bir yenilgi olurdu ancak. Yapmayacaktım. Yapmadım.

Alex, kısa süreli derin bir nefes aldıktan sonra ellerini avuç içleri bana bakacak şekilde havaya kaldırıp yaklaştı. Bu temastan kaçmadım çünkü beni anladığını anladım. Ellerini omuzlarımın üzerine koydu. Hâlâ ona bakmıyordum.

Gözlerini yüzümde gezdirip, "Lisa." diye fısıldadı. Dudaklarımı birbirine bastırıp ona doğru döndüm, aklımda durmadan bir isim dönüyordu. Dile gelmemesi için çok çabaladım.

Yutkunup, geri çekilerek, "Gitmeliyim." dedim.

Alex'in bakışları ben bunu dediğimde yumuşadı. Hafifçe gülümsedi ve geçmem için kenara çekildi. Onun yanından, daha doğrusu o odadan kendimi dışarı nasıl attım bilmiyorum. Dışarı adım attığım anda da yüzüme çok ağır alkol kokusu çarpmıştı zaten. Bu koku midemi daha da bulandırırken yüzümü buruşturdum.

Yerde yatanları uyandırma korkusu duymadan hızlı bir şekilde evden çıktım. Sonunda soğuk ve temiz hava yüzüme çarptığında bir nefes verebilmiştim. Fakat rahat bir nefes diyemezdim. Hâlâ midem bulanıyor, başım dönüyordu. Yutkunup, bahçeden dışarı çıktım.

Elimi cebime sokarak kaldırım boyunca yürüdüm. Nereye gittiğimi pek algılayamıyordum. Hem sarhoştum, hem de kafam bende değil, başka birindeydi. Sürekli zihnimde dolanıyor, adı dilimin ucuna geliyordu. Sanki yüksek sesle bağırsam, her şey daha iyi olacakmış gibi hissettiriyordu.

Soğuk hava yavaş yavaş beni biraz daha kendime getirip titretirken telefonumu cebimden çıkardım. Taksi çağırmak için çıkarmıştım ama ekranda birkaç saat önce Rosé'den gelen mesaj duruyordu.

Üstten okusam da, şu an cevap verme gereği duymadım. Aslında taksi çağırmaktan çok Jisoo'nun beni gelip almasını isterdim, fakat muhtemelen şu an Ae-Ri ile birlikte uyuyordu. Çağırsam kesinlikle gelirdi ama ben Ae-Ri'yi huzursuz etmek istemiyordum.

23 | jenlisaWhere stories live. Discover now