Bölüm 26

47 18 44
                                    

Ölüm ve yaşam melekleriydi onlar. Birisi yaşayan her bir ruhu yönetmek ile görevlendirilmişti. Diğeri ise ölülerle dolu bir topluma. İkisinin ruhu birdi. Ruh eşleriydi onlar, kendilerine en büyük zararı bir tek onlar verebilirdi. Her zamanda bir tek birbirlerine yardım ede bililerdi. Onların ruhu zehirliydi. Bir başkası onlara hiç bir zaman iyi gelemezdi. Onlar birbirlerinin panzehriydi.

Bir gece hiç beklemedikleri bir olay olmuştu. Karanlık güçler sahiplerine saldırmıştı. Ruhlarına en büyük zararı vermeyi başarmıştı. Öleceklerdi, bunu anlamışlardı. İki ölü ruh bulmak için zamanları oldukça kısaydı. O gece gökyüzüne fırça darbesi vurmuşçasına kırmızıya çalınmıştı. Kırmızıydı. Yıldızların bile ışığı o geceye ah ediyorlardı.

Yıldızlar her zaman yol gösterirlerdi. Onlar bile yaşadığı acılar yüzünden arkalarını dönmüşlerdi. Ay karanlığa, güneş gündüze hükmediyordu. Güneşin ışığını çaldığınızda, her yer karanlığa gömülürdü. Ay ve yıldızlar bile ışıklarını kaybederdi. Yaşam meleği gökyüzünün karanlık oluşunu anlamıştı. Eşsiz sesi ile gökyüzüne doğru seslendi. Gökyüzüne gece çöktüğü an ışığınızı kaybetmeyin. Ben sizin her daim ışığınız olacağım." O güneşi temsil ederdi. Ay ve yıldız ondan yararlanırdı. Güneşte hiçbir zaman onlardan ışığını sakınmamıştı. Bu gece bir ağıt dökülecekti. Süreleri daralıyordu. Ay ölüm meleğine yardım etmişti. Yıldızlar güneşin rehberliği ile yaşama yardım etmişti.

O gece ölümler ve doğumlar olmuştu. Taze bir bedendi onlara ev sahipliği yapacaktı. Doğdukları anda ölümleri tatmış bir bedendi onlarınkisi. Yaşam meleği kalbi zayıf olan bir bebeğin yanına gitmişti. Küçücüktü bedeni. Elleri bile küçücüktü. Bir süre bebeği öylece izledi. Bir anda olsa küçük bebek gözlerini açıp ona bakmıştı. 

Her yeni doğan bebek gibi gözlerinin rengi belli değildi. Ama biliyordu, bir denizi kıskandıracak kadar güzel mavi hareleri olacaktı. Kulağına okunan ismi Meyra olan kızın yanındaydı. Daha yeni doğmuştu ve hemen bu hayata gözlerini yummak için bekliyordu. Kalbinin cihaza bağlı olan alet yavaştı. Kalbi çok yavaş atıyordu bu miniğin. "Üzgünüm, bebeğinizi almamız gerekiyor." Doktorun ricası üzerine kızını doktorun kucağına bırakmıştı. Doğmaması için yaptığı her şey bomboş gelmişti kadıncağızın gözlerine. Melek gibi kokuyordu. Cennetin kokusu dedi ilk içinden. "Benim kızım cennet kadar naif kokuyor." Cennetin kokusunu bilmemesine rağmen demişti.

Kızının pürüzsüz teni kadının kalbini cayır cayır yakmıştı. "Ne yapmışım ben." pişman bir anneydi. Fakat bu pişmanlığı bir çocuğun kalbine zarar verecek kadar korkutucuydu. Düşmesi için yapmadığı hiç bir şey kalmamıştı. Kadıncağız bir yönden haklıydı. Böyle iğrenç bir hayata onu nasıl doğurabilirdi ki. O pislik olan kocasına böyle güzel bir çocuğu nasıl verebilirdi ki.

 Öldürmesinden korkmuştu. Hamileyken yediği dayaklar gelmişti aklına. Karnına atılan her bir tekmelerin sesini işitiyordu. Çok güçlü bir kız diye düşünemeden edememişti. O kadar şeye rağmen anne rahmine öyle bir tutunmuştu ki. Zavallı annesini bu hayata tek başına bırakamamıştı.

Ölüm meleğinin yanına gittiği oğlan çocuğu araba kazası sonucunda ölmek üzereydi. Ona bir çocuk bedeni kalmıştı. 6 yaşlarında bir oğlan çocuğuydu. Monitörden yükselen ritim sesleri ile çocuğun başına üşüşmüştü bütün doktorlar. Ölüyordu. Ölüm meleğini başka çaresi kalmamıştı. O bedene hapsolmak zorundaydı. "Ex saati 02.22" Ölü bir bedendi artık. Zamanları gelmişti.

İki minicik beden iki ruh eşlik ediyordu. Birisi ölmek üzere olan bir ruhtu. Diğeri ise ölüm ve yaşam meleklerine aitti. O gece doktorlar bile çok şaşırmıştı. İlk defa böyle bir durum ile karşı karşıyaydılar. Ölecek diye bekledikleri iki çocuğun değerleri bir anda yükselmişti. Sağlıklı atıyordu. İlk buluştu. Tıp dünyasında hiç rastlanılmamış bir olaydı. O günden sonra büyük buluş diye anılmıştı. Lakin bunun nasıl olduğuna dair hiç bir bulguya ulaşılmamıştı.

YALNIZLIĞIN GÖLGESİ (YARI TEXTİNG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin