Bölüm 21

88 50 17
                                    

Sadece umudu olan insanlar yaşamaktan haz duyarmış. Yaşamak istemiştim, benim ise umudum hiçbir zaman olmamıştı.

Yalnızlığın Gölgesi

***

"Meyra, Meyra, Meyra..."

Zihnimin içerisinde aynı ses durmadan ismimi tekrar ediyordu. Dahlia tuvalet kabinlerinden birisindeydi ve etrafımda kimse bile yoktu. Ses zihnimi talimar ediyordu. Ortak bir tuvalet kullanım yeri olmasına göre oldukça temizdi. "Kraliyet ailesinin sarayı sence de temiz olmasa şuan garip olmaz mıydı?" İçimde ki ses düşüncelerime ters bir yanıt vermişti.

Bir duvarın ardında üç adet tuvalet kabini bulunuyordu. Diğer tarafında ise bütün duvarın yarısını kaplamış aynalar vardı. Aynaların içine dizayn edilmiş, sabunluk ve kurutma makinesi de oldukça estetik bir açı sunuyordu. Aynaların tam altında ise üç tane musluk vardı. Normal bildiğimiz şekilde değildi. Lavabolar bulunduğu zemin düzdü. Biraz kafa karıştırıcı bir görüntü olsa da musluklarda ne olduğunu açık bir şekilde belirtiyordu.

"Meyra, Meyra..." Ah! Yine aynı sesti. Sanki aynaların içerisinde birileri burayı gözetliyormuş gibiydi.

"Buraya gel küçük kızs." Ses beni çağırıyordu. Gitmemem gerekiyordu. Bu sesin ardında kötü bir şeyler çıkacağına emindim. Sanki Beynimi ele geçirmiş gibiydi. Lanet olsun, ses çok fazlaydı. Kafamın için meşgul etmekten başka bir boka yaramıyordu. Başıma keskin bir ağrını girmesiyle, sendelemiştim. Gözlerimin önü kapkaranlıktı. O anda tuvalet kabininin klik sesinin duyduğumda, dudaklarımın arasında bir nefes süzülmüştü.

Dahlia buradaydı. Destek alabilmek için lavaboya tutunsam da bir süre sonra kendime gelebilmiştim. Topuk seslerini sesi yanıma doğru yaklaştıkça korkum azalmaya başlamıştı.

Beni bir sona doğru sürüklemeye çalışıyorlardı. Fakat beyimin işlevini ele geçirmeye çalışıyorlardı. Lanet olsun, Dahlia'yı umursamadan tuvaletin kapısın açmam ile dışarıya attım kendimi.

Bir sona doğru sürükleniyordum. Burası birer dipsiz kuyuydu. Beynimin kontrol merkezini ele geçirmek isteyen bir şeyler vardı. Bir hipnoz etkisi kadar kuvvetli sesleri ile onlara gitmem gerektiğini fısıldıyorlardı. Lanet olsun, her şey üstüme doğru akın ediyordu. Dahlia'nın topuk sesleri tedirgin bir şekilde bana yaklaşıyordu. "İyi misin Lily?" Dahlia'nın sorusuna cevap verebilecek kadar kendimde hissetmiyordum.

Zihnim karanlık bir girdabın içine hapsolmuşçasına, girdabın akıntısına kapılmıştım. NE yapacağımı bile bilmiyordum. Her yerde ayna vardı ve önümü göremeyecek kadar kararmıştı her yer.

Korkuyordum.

Her yer karanlığa hapsolmuştu. Çok korkuyordum. Ne yapmam gerektiğini bilmemek çok korkunçtu. Kafamı çeşmenin olduğu hizaya eğmemle musluğu açtım. Ne makyajım umurumdaydı, ne de güzel göründüğüm. Kendime gelme umudu ile suyu kapatmıştım. Kafamı kaldırdığım an da tekrar o ses zihnimde yankılanmaya başlamıştı. Adımlarım benden habersiz yürümeye başlamalarıyla, beynimin kontrolü her kimse onu eline geçmiş olmalıydı.

Dahlia vardı, o yanımdayken kimsenin bana bir şey yapmasına müsaade etmezdi. Kolumdan tutulmuştu. Bu hissiyatı biliyordum. Dahlia atağa geçmişti. Ama bir şey diyorsa bile duyamıyordum. Ama o bile bir şey yapamıyordu. Geriye doğru çekilmeye çalışılsam da olmuyordu. Adımları biraz da olsa yavaşlasa da bu tutuş bir şeye yaramamıştı. Büyük bir güç vardı ardımda. Anlam veremediğim bir güç dalgası sezinlemişti. Çok güçlüydü. Bu güç çok güçlüydü. Kolumda ki elin hissiyatının da kaybolmasıyla, her şeyin bittiğini artık anlayabilmiştim.

YALNIZLIĞIN GÖLGESİ (YARI TEXTİNG)Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum