Bölüm 2

221 106 112
                                    

Koşuyordum, nereye koştuğumu bilmeden. Ormanın ta derinliklerine karanlığın beden bulmuş yerlerinde fütursuzca koşuyordum.

Durmak istiyordum.

Uçuruma yaklaşmamla, bir ışık hüzmesi belirmişti. İçinden siyahlar içinde bir adamın belirmesiyle, saçtığı ışık gözlerimi yakıyordu. Kalbim bir şey hissetmiş gibi şaha kalkmıştı. Duracak gibiydi. Bir şeyler söylüyordu. Sesi bana ulaşamadan önümde bir duvar varmışta ona çarpıyormuş gibiydi. Ani bir sarsılma ile duvar bir anlığına yok olmuşçasına, sesini duymuştum. "Kaç buradan küçüğüm, kurtar kendini"

Tekrardan sarsılmamla gözlerim aydınlığa çıkmıştı. Gözlerimin odaya giren güneş ışınlarının yüzünden gözümü fena halde yakmıştı. Gözlerim ışığa alışmasıyla tepemde bir oğlanı görmem ile korkuyla ondan uzaklaşmaya çalışmam bir olmuştu. Kalbim delicesine atıyor, ne olduğunu bir türlü anlamadığım bu zaman dilimi içinde kendimi kaybolmuş gibi hissediyordum. Kim olduğunu anlamadığım birisi konuşuyordu. Ama hiçbir şey anlayamıyordum. Ayağa kalkmamla, başımın dönmesi kaçınılmaz olmuştu. Elime gelen ilk şeyi elime aldım. İç güdüsel yaptığım bu hareketlerle kendimi korumaya çalışıyordum. Gördüğüm rüyanın etkisinden hala çıkamıyordum. Hâlâ o siyah silüetin dedikleri kafamda dönüp duruyordu. Oda da geriye doğru giderken, ne olduğunu anlamadan kendimi yerde bulmuştum. Düşüşümün etkisiyle birlikte kalçamda bir sızı belirdi. Beynim nerede olduğunu kavramak amacıyla oturduğum yerden etrafı taradım. En sonunda dün olanları hatırlamam ile karşımda ki oğlanın kim olduğunu sonunda anlamam ile içime derin bir nefes çektim. Oğlanın yüzüne dikkatli baktığımda gözlerinde ki korku ve endişe kırıntılarını gördüğümde tuhaf hissetmiştim.

Oğlana, daha dikkatli baktığım an, ateşin rengiyle harmanlanmış saç rengini fark ettiğimde kim olduğunu anımsamıştım. Sert ve keskin yüz hatlarına sahipti. Fakat gözleri ve çilleri yüzünü yumuşatıyordu. Bir berrak deniz gibi masmaviydi gözleri, Kendime gelmiş olduğumu anlaması ile kalkmam için elini uzattı. Elini tutup tutmamakta kararsız kalmıştım. Etrafıma bakış attığımda ne babam ne de o kadını görmememle, elini tutmaya karar verdim. Elini tutmamla kalkmama yardımcı oldu. Ayağa kalktığımda, düşmemden kaynaklanan sırtımda ki yara kendini belli etmişti. Acının etkisiyle sessiz bir inilti koptu dudaklarımdan. Yatağa uzanmama yardım etmişti. Rahat bir pozisyon aldım. Yüzümü sıvazlamamla ağladığımı o an anlamıştım

"Lily üzgünüm, seni çağırmaya geldim. Ama hiç tepki vermeyince öldün sandım. Kusura bakma." Ölmüş olduğumu sanması bile onu hayli korkutmuştu. Daha demin ki olanlarda kendini suçlu hissettiğini anlamamla, konuşmaya başladım. Konuşmamla yüzünde ki suçluluk ifadesi yavaş yavaş kaybolsa da, hala orda gözlerinde suçluluk ifadesi vardı.

"Ah, kabus gibi bir rüya gördüm. Seni korkutmak istemezdim. Üzgünüm rüya denilemeyecek kadar gerçekti. Yeni uyanmanın etkisiyle, seni tanıyamadım. Hiçbir şeye anlam veremiyorum." duraksadım. Bunu anlamış gibi usulca başını salladı. "Ne olduğu hakkında hiçbir şekilde fikrin yok değil mi?" Şu iki gündür neler olduğuna dair, bir anlam bile yükleyemiyordum. Yanı sıra hiçbir şeyi hatırlayamamam da, cabasıydı. Elimle başımı ovdum. Sıkıntılı bir nefes verip, konuşmaya başladım. "Neler oluyor?" İsmini bilmememle duraksadım. "Şey ismini öğrenebilir miyim?" diye sordum. "Jacob, Jacob Beck" ismi güzeldi. Gözlerinde ki merakı görmemle, bütün soruların cevabını veremeyecek, ama yine de sorularıma cevap verip vermemesiyle öğrenecektim.

"Jacob, ben bu yaşadığım şeylere anlam veremiyorum. Bir yanda yaşadığım insanlar, yok oldu. Neden buradayım hiçbir fikrim yok. Evdeydim. O gece anlamadığım bir şekilde bir şey oldu. Ama sonrasına dair hiçbir şey hatırlayamıyorum. Burası neresi, ben neredeyim Jacob?" Nefes bile vermeden sorduğum soruları, merakla bekledim. O konuşmadan önce, yüzünde güven veren bir gülümseme belirdi. Benim hiçbir şey bilmediğimi çoktan biliyor olmalıydı.

Ne bu dünyada olanlardan ne de başka şeylerden haberim olmadığını anlamıştı. Masmavi gözlerinden tedirginlik baş göstermişti. Gecenin karanlığıyla aynı olan gözlerimi gözlerine diktim. Şimdiden anlatmayacağına dair olan o hayal kırıklığı oluşmuştu.

Hayal kırıklığıma dayanamamış olacak ki konuşmaya başladı. "Lily White ilk önce nerede olduğunu bilmen gerek, sonrasında her şeyin cevabını kendin bulacaksın. Şimdi ilk sorunu cevaplama vakti. Sonrasında seni gezdiririm." Yeni bir maceraya yelken açıyordum. Nelerin döndüğünü yavaş yavaş bulacaktım. Konuşmasıyla kafamın içinde ki cümbüşü geriye attım.

" Burası Ayris boyutu, burada periler ve bambaşka türden varlıklar yaşar. Burada olman ise buraya ait olduğunu gösterir. Ama sen burayı hiç bilmiyorsun." Anlattıkları şeyleri beynimde kodlamıştım. Ama hiçbir sonuca varamamıştım. Kendimi kaybolmuş gibi hissediyordum.

Gerçekten hiçbir şey bilmiyordum. "Jacob senden bir şey isteyebilir miyim?" Ne isteyeceğimi merak etmiş gibiydi. "Elbette isteyebilirsin Lily" ellerim buz gibi olmuştu. İsteyeceğim şeyden her ne kadar korksam da merak ediyordum. "Jacob, burayı merak ediyorum. Eğer kabul edersen şimdi burayı gezdirir misin?"

Elini ensesine atıp, sıkıntılı bir nefes vermişti. "Lily bugün meşgulüm, yarın gezdirsem olur..." Cümlesini bitiremeden kapının açılmasıyla yerde, kızıl saçlı kız boylu boyunca yere serilmişti. Jacob'ın bir anda kahkaha atmasıyla, kız gözlerini yumup inledi. İnlemesi oğlanın gülmesini kesmişti.

Endişeli bir şekilde gidip kızı kaldırmasıyla, dalga geçmeyi de ihmal etmemişti. "Amy ah Amy, gelmiş kapıyı mı dinliyorsun sen, bak şimdi Lily senin hakkında kötü düşüncelere kapılacak." Kızın yüzü şekilden şekle girerken konuşmaya başladı. "Lily gerçekten kötü bir niyetim yoktu. Bana inan, hem bugün Ayris'i gezdiririm."

Kız yüzünde suçluluk ifadesiyle, bana bakıyordu. Yüzünde ki o ifade istemsizce beni güldürmüştü. "Ah, kötü bir niyetin olduğunu düşünmüyorum. Merak etme. Lütfen, gezelim. Nasıl bir boyuttayım, aşırı derecede merak ediyorum." Onun hakkında kötü bir şey düşüneceğimi düşünmüyordum. Teklifini kabul etmiştim. Jacob'ın konuşmasıyla ona döndüm.

"O zaman, şimdilik seni ikizim olan Amy'ye bırakıyorum. seninle zaman geçirmek için deliriyordu. Üstüne gelmiş oldu. Zaten buraları bizden daha iyi tanır. Bütün sorduğun sorulara da cevap bulabilirsin belki. Şimdiden parıltılı günler dilerim."

Jacob'ın çıkmasıyla, konuştu. "Ah güneş gibisin." Güneşe benzetilmek beni mutlu etse de, kendisi aşırı derecede güzeldi. Kızıl bir ateş gibiydi. "Jacob'la ikiz misiniz?" Sorumla başıyla hiç sorma gibi bir işaret yaptı. "Evet, kendisi benim ikizim olur efenim." İkiz olduklarının en büyük kanıtı da birbirine benzeyen kızıl saçları ve masmavi gözleriydi. Yüzü bebek gibi masum duruyordu. Gözleri çekik, burnundan yanaklarına kadar hafif çilleri vardı. Çilleri ona ayrı bir hava katıyordu. Yüzü çok güzeldi. Boyu normal bir uzunlukta olmasına rağmen, peri kızı gibiydi.

Yüzümde ki gülümsemem daha da büyüdüğünde, yüzünde ki gülüş hin bir şekle bürünmüştü. Eğlenceli ve güzel bir gün olacağını o an için hissetmiştim. "Ah Lily White o zaman bugün benimle Ayris'i gezmeye hazır mısın?" Hazır değildim. Ama içimde ki merak beni buna itiyordu.

***

İyi okumalar!

Başka bir bölümde, yeni bir evrende görüşmek üzere...

Yayınlanma tarihi:22.08.2023

YALNIZLIĞIN GÖLGESİ (YARI TEXTİNG)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin