Bölüm 31: İlk Darbe

22 4 105
                                    

Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte, yola koyulmuşlardı. Arthur isimli koruma, kralın emrini yerine getirmek için hiç zaman kaybetmemişti. Kaden'i yanına almasıyla, ölüm meleğinin bulunduğu zindana götürüyordu. Her bir varlığın ismini duyması ile korkudan tir tir titredikleri o yere gidiliyordu. Cehennem obrukların oluştuğu, ne yaşamın, ne de ölümün var olduğu o ıssız topraklara gidiyorlardı.

Yolu yarılamalarıyla, sessizliği bozan bir ses duyuldu. Gökyüzü yarılıyormuşçasına bir şimşek çaktı. Arabaların içinde bulunan her bir Zirkus, anlam veremeyerek birbirlerine bakmışlardı. Kaden'in elleri ve gözleri bağlıydı. Bez parçasının ardından, endişe ile koltuğa daha da yaslanmıştı. Bu olan şey neyse, normal bir yağmur habercisi gibi durmuyordu. Şoförün sesi ile gerilim daha da artmıştı. "Efendim, durmak zorundayım." Dur emri verilene kadar, sarsılan yolda ilerlemeye çalışıyordu. "Dur!" Arabanın durması ile, kendilerini dışarı atmışlardı. Kaden'i de almalarıyla, bir ağaca sımsıkı sarılmışlardı. Arthur, daha fazla böyle bekleyemezlerdi. Ne olduğunu anlamak onların göreviydi. Kaden'in gözlerini açmasıyla, orda öylece bırakmak zorunda kalmıştı. Onu ağaca hapsetmek gibi bir aptallıkta bulunmamıştı. Kaçması için, ona fırsat tanımıştı.

Tek bir iyilik yaparak oradan ayrılmıştı. Arkasına dönmesiyle, belindeki bıçağın düşmesini sağlamıştı. O kral gibi acımasız olamazdı. Kaden ise onun niyetini anlamıştı. Dudağının bir kısmı kırılmasıyla, Arthur da ona bakmak için arkasına döndüğünde, Kaden sessiz bir fısıltıyı andıran bir "teşekkür ederim." Demekle yetinmişti. Onun ne demek istediğini anlamıştı. Hafif bir gülümseme ile o da "Her zaman" diyerek askerlerin peşine gitmişti.

Kimsenin kalmadığına emin olmasıyla, yerdeki bıçağa doğru atılmıştı. Daha fazla zaman kaybetmeden, iplerin aşınma sesi eşliğinde, bileklerindeki halatlardan kurtulduğu gibi oradan uzaklaşmıştı. Babasının ona ne yapacağını bilse de, elinden bir şey gelemezdi.

***

Cehennem çukurunda da her geçen gün tuhaf olaylara tanıklık ediliyordu. Dipten zincirlerin titreşimleri, bütün çukuru inletmişti. Zebaniler sesi kontrol etmek için, cehennem çukuruna yol olmaya başlamıştı. O gece uykusundan arınan, karanlık ruhların lideri Anarsiyus, sarı gözlerini aralamıştı. Her hareketiyle birlikte zincirlerde ona eşlik ediyordu. Ayağa kalktığında, vücudunu germesi ile, her bir iğneyi yere düşürmüştü. Sonra ellerine bakmıştı.

Zayıflamıştı.

Yeni doğmuş bir bebek gibi her bir uzvuna bakıyordu. Elleri ve ayakları kalın halkalı prangalarla hapsedilmişti. Sonra kulağına bir ses ilişti.

"Merhaba küçük canavarım."

Ardından bir kahkaha sesi duyulmuştu. "Çok üzgünüm büyük canavarım demem lazımdı. Işıltılı günler sevgili çirkin canavarım." Ardından tekrardan bir kahkaha daha yankılanmıştı, her bir tuğla parçaların ardından. Anarsiyus sese karşı duraklamıştı. Sesin uzaklaşması ile duyduğu güç arzusu onu yakıp yıkmaya itiyordu. Prangaları bir hışımla çekmesi ile parçalanmıştı. Derin bir nefesin ardından, güç için uyuyan her bir hücresi, acı çığlıklar için ufak bir gezintiye çıkmıştı. Bulunduğu çukurun, üstünden demir sesleri yükselmesi ile başını kaldırıp bakmıştı.

Yıllar önce onu hapsettikleri anıları zihnine doluşmaya başlamıştı. Ona yaşattıkları bu acıyla birlikte, bedeni sinir ve nefret dalgaları ile sarsılmıştı. Her birini öldürmek için bedeni ona yalvarıyordu.

Acı bir çığlığın serzenişi, beyninin diğer geri kalanını uyandırmaya yetmişti. İkinci bir acı çığlığın eşliğinde, bedenindeki güçler açığa çıkıyordu. Yıllardır bu hazza aç kalmıştı. Sarı gözleri, çıplak vücudunda oluşan derisi tıpkı, bir timsah derisini andırıyordu. Asansörün inmesini bir süre bekledi. Onun için uzun bir süre gibiydi. Birkaç dakikanın ardından asansör yere indiğinde, her bir muhafızın elindeki mızrakları ileriye doğru çekilmişti. Korkulan olmuştu.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 17 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

YALNIZLIĞIN GÖLGESİ (YARI TEXTİNG)Where stories live. Discover now