47. BÖLÜM •YENİ PLAN•

1.4K 88 3
                                    

Şu an profilimde Mutena isimli kurgu yayınlıyorum. Mutlaka bir göz atın. Konusu* Popüler Alp disiplini yıldızı Andıç Gözcü ile yıllar önce hafızasını kaybetmiş Mayda Ünsal'In gizemli karşılaşmasıyla geçmişteki sırlar teker teker çözülüyor. Onların ki tesadüf müydü kader miydi? Mayda'nın geçmişinde neler olmuştu? Bunları merak ediyorsanız göz atmanızı tavsiye ederim.

Keyifli okumalar!

***

Gözlerimi açtığımda çadırın içinde, serin havayla karşılaşmıştım. Koral ise neredeyse beni nefessiz bırakacak şekilde yatıyordu. Başını boynuma sokmuş, bir kolu ile belime sıkıca sarılmış, bacağını ise bacağımın üzerine atmıştı. Sıcak havadan dolayı yapış yapış olmuştuk. Şu an, 'İmdat ölüyorum!' diye bağırasım vardı ama bunun yerine, "Koral!" diye mırıldandım ama o uyanmak yerine daha çok sokuldu. Sıcaklıktan gebermeme azıcık kalmıştı. Birkaç kez yine adını haykırdığımda uyanmamıştı.

"Oğlum uyansana ya!" diye bağırdığımda yavaş yavaş gözünü açmaya başladı. İlk önce nerede olduğunu anlayamamıştı. Bana şaşkın şaşkın bakarken, elimle boynumdaki ter tabakasını gösterdim.

Ben, "Senin yüzünden," diye mırıldandım.

Savunması ise, "Dün akşam üşüyordun aşkım," olmuştu. Aşkım dediği kısımda erimiş olsam da, havayı gösterdim. Çadırın kapısı kapalı olsa da içeri nüfuz eden güneş ışınlarını gösterdim.

"Bebeğim şu an dışarıda 50 derece sıcaklık var. Kurbanın olayım çekil bayılayacağım!" İsyan edercesine dışarı çıkacaktım ki ayak bileğimden yakalayarak, "Günaydın öpücüğüm nerede?" dediğinde aceleyle güneşten ve sıcaklıktan ölmemek için yanağına minik öpücük bırakarak dışarı çıkmıştım.

"Oh be! Dünya varmış." Sinirli halde peşimden çıkan Koral üzerini düzelterek, "Nasıl yani? Kollarımdan başka bir dünyada mutlu musun?" diye sorduğunda esen meltemle kıvırtarak yanına gittim.

Artık kendimi yüklerimden kurtulmuş hissediyor gibiydim; yanında bir çocuk gibi mutluydum. Tabii bu yine de bazı şeyleri saklamadığım anlamına gelmez. Kollarımı iki yana açarak ona sarıldım. "Sen benim dünyamsın zaten, fakat sıcacıksın." Bu dediğime kahkaha atarak bana sarılmıştı.

"Aç mısın?" diye sorduğunda başımı aniden sallayarak, "Hem de kurt gibi!" demiştim. O ise vakit kaybetmeden bir şeyler hazırlamıştı. Etraf o kadar güzeldi ki. Dün bizimle olan ailelerin birkaçı yoktu artık. Yavaş yavaş biz de toparlanıyorduk ama ben o kadar üşengeçtim ki iki bardağı toparlayamamıştım.

"Sevgilim hızlı olur musun? Öğlen oldu neredeyse."

Omzumun üzerinden ona bakarak, "Koral acaba gitmesek mi?" diye sorduğumda gülümseyerek bana baktı. O çadırı topluyordu. Bir anda bana doğru yaklaştı.

"İnan bana hiç gidesim yok ama beni bekleyen işler var. Keza senin de işlerin var."

Çocuk gibi omuz silkmiştim. "Benim işim falan yok. Ya ben tabiatın kızıyım. Toprak, çimen, ağaç bunlar beni ben yapıyor. Baksana." Çıplak ayaklarımı gösterdim. "Toprağı damarımda hissediyorum. Kanıma yayılıyor." O benim aksime ayakkabılarını çıkarmamıştı. Burun kıvırarak ona baktım. "İnat ettin işte. Ne güzel toprağı hissedecektin."

Koral ise buna karşılık olarak, "Bebeğim sevmiyorum. Huylanıyorum işte," dediğinde göz devirdim. "Tamam ya, bir şey demedim." Kalan eşyaları topladıktan sonra üşengeç hareketlerle Koral'i takip ettim. Yeniden şehire dönmek, oradaki stresi çekmek istemiyordum. Ama hep güzel rüyalar sona eriyordu.

GÜLDEN KÜLE +18  (FİNAL OLDU)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora