Onu görünce ne kadar çok özlediğimi fark ettim.

Halbuki sadece saatler geçmişti. (Lisa'yı özledi sandınız di mi)

Ben gülümseyerek fotoğraflara bakarken Rosé kafasını koltukta geriye doğru atarak tavanı izlemeye başladı. Karanlık ışık altında sessiz bir şekilde oturmak öyle güzel hissettiriyordu ki, anlatılması imkansızdı. Bizim sessizliğimize karşı salondaki tek ses yeni yanan şöminenin çıtırtılarıydı.

Rosé tavanı izlerken ben de bakışlarımı bitmek üzere olan şarabıma çevirdim. Bir kere sallayıp girdap yaptıktan sonra geride kalan bütün içkiyi tek seferde içtim. İçki boğazımdan daha yeni geçmişti ki, sessizliği bozarak telefonum çaldı. Gecenin bu saatinde kim arıyor olabilirdi ki?

Rosé de bu saatte kimin aradığını sorarcasına kafasını kaldırıp bana baktı. Az önce önümdeki masanın üzerine bıraktığım telefonumu alırken Rosé'ye bilmiyorum dercesine baktım.

Ekranda Lisa'nın ismi yazıyordu. Kaşlarım çatılırken Dyanne'e bir şey olmuş düşüncesiyle kalbim hızlanmıştı. Hızla telefonu kapıp açtım.

"Lisa?" Sesimdeki tedirginlik belli bir şekilde duyuluyordu. Diğer hattan hızlı bir nefes alma sesi geldiğinde kalbim kulaklarımda atmaya başlamıştı.

"Anne." Dyanne'in ağlamaklı sesi geldi telefonun öbür ucundan. Yerimde doğrulurken Rosé de tedirgin bir şekilde bana baktı.

"Dyanne? Tatlım?" Konuşması için seslendim. Vücudumda baş kaldıran korkunun tarifi yoktu. Dyanne bu saatlerde uyuyor olmalıydı.

"Anne- Dedem burada." Ağlamaktan akan burnunu çeken kızım konuştuğunda hızla koltuğumdan kalktım. Rosé de benimle birlikte ayaklanmıştı. "Ann- Anneme bağırıyor."

Sakin kalmam gerekiyordu. Dyanne'i telaşlandırmamalıydım. Belli ki Lisa onunla ilgilenemeyecek kadar sıkı bir tartışmaya tutulmuştu. Ayağa kalkmıştım ama geri oturdum. Elimi göğsümün üzerine koydum. Sesimin sakin çıkmasına özen gösterdim.

"Dy, bebeğim. Ben şimdi oraya geliyorum ve senden odandan çıkmamanı istiyorum." dedim. Hâlâ ağlıyordu.

"Tatlım, beni duyuyor musun?"

"Anne çabuk gel." dedi ağlarken. O an sadece milisaniye içinde gözlerim doldu.

"Geliyorum kızım. Lütfen odandan çıkma ve beni bekle."

Onay aldıktan sonra telefonu kapattım ve üstümü bile kontrol etmeden kapıya doğru koştum. Rosé de arkamdan koştu ama o en azından üzerimize bir şey almayı akıl etmişti.

Dışarı çıktığımda arabamın anahtarlarını arıyordum ki Rosé kendi anahtarını gösterip arabasına doğru yöneldi.

"Ben kullanırım." Anahtarı elinden kaptığım gibi sürücü koltuğuna oturdum. Rosé de çabucak yan koltuğa geçti. Ceketlerimizi arka koltuğa bırakırken "Noldu?" diye sordu.

Yolu kontrol ederken cevapladım. "Athin gelmiş. Lisa'yla tartışıyorlarmış." dedim hızlıca. Başka soru sormadı.

Sadece arabayı çok hızlı kullandığıma dair vurgu yapmak için sakin olmamı söyledi. Bir tepki vermedim. Dyanne'in sesi kulaklarımdan gitmiyordu. İlk kez bu kadar korku dolu bir ses duymuştum ondan. Çünkü muhtemelen bu bir ilkti. Hayatında kaç kere kavga eden iki yetişkin görmüştü ki? Lisa ve ben asla onun önünde kavga etmezdik.

Sonunda Lisa'nın evine vardığımızda apar topar indik arabadan. Bahçede Jisoo'yla karşılaştık. O da Lisa'ya gelmişti belli ki ama oldukça sakin görünüyordu.

23 | jenlisaWhere stories live. Discover now