41▪︎ Aptallık

411 33 8
                                    

"Sultanım tillahi felaket!" Gazanfer daireme koşarak girmişti. Yanımda başımı ovan Yıldıza git işareti yaptım. Elimdeki gül şerbeti ile dolu olan bardağı tepsiye bıraktım. Mendil ile dudağımın kenarını silip Gazanfere döndüm. "Umarım gerçekten daireme destursuz girmeni unutturacak bir havadisin vardır." Kırmızı kaftanımın eteklerini tutup sedirimden kalktım. Ağanın suskunluğu canımı sıkmıştı, belki cidden kötü bir şey olmuştu. "Hünkarımız."

"Ne oldu hünkarımıza?" Telaşla kapıya yönelmiştim. "Hünkarımız gayet sıhhatliler, az evvel haremdeydim Gevher Sultanı has odaya çağırmışlar." Vakit akşamdı. Halvete çağırmış olamazdı, yani umarım öyleydi. "Ne diye gitmiş o yılan!"

"Sanırsam haremin idaresi ile alakalı, malumunuz silsile gereği haremi Baş Haseki sıfatı ile yönetiyordu."

"Allah kahretsin." Bitmiştim. Eğer harimin idaresini tam anlamıyla eline alırsa bana göz açtırmazdı. Dairede dolanmaya başladım. Bir şeyler yapmam icap ediyordu. "Gazanfer ağalara söyle at arabamı hazırlasınlar. Önce Aynalı köşke sonra Cahit paşayı ziyarete gideceğim."

"Hemen Sultanım." Gazanfer huzurdan çekilmişti. Elimi alnıma koydum. Düşünmem lazımdı. Gevher burada kaldıkça bana zararı dokunuyordu. "Nilüfer! Çocuklarım sana emanet." Üzerime pelerin bile almadan çıktım. Arkamdan koşarak gelen Aygül bana yetişmeye çalışıyordu. Taşlıktan geçerken adımın seslenilmesi ile durdum. "Mahenver." Saçlarımı savurarak döndüğümde masmavi kaftanın içerisinde başına taktığı valide sultan tacı ile bana gülüyordu. "Gevher Sultan hayırlı olsun haremin yönetimi almışsın."

"Saol Mahenver, hayrola yolculuk nereye?"

"Size izehat verecek değilim."

"Vereceksin, zira karşında Baş Haseki ve Haremi yöneten Sultan var."

"Ben bir tek Arslana izahat veririm. Eğer çok istiyorsan has odaya gidelim. İznimi alayım." Rahat tavrım onu rahatsız etmişti. Yanıma doğru yaklaştı.

"Sen kendini ne sanıyorsun Mahenver? Yoksa hünkarımız senin kısır kaldığını bilmiyor mu? Malum hala seni çağırıyor." Hani derler ya başımdan aşağı kaynar sular döküldü diye. Aynı o şekildeydim. Tüm hatunların arasında kısır olduğumu haykırmıştı. Zorlukla yutkundum. Cariyelerin gülüşlerini yok saymaya çalıştım. "Belli ki kuyruğuna basmışım. Sağlıklı halinle gebe kalamazken bana mana mı bulursun? Sen önce perşembe gecelerini Has odada geçir. Sözde Baş Haseki sensin, oysa perşembe geceleri bana ait."

"Kendini aklamaya çalışma, hünkarımız elbet senden sıkılacaktır. O gün geldiğinde sana bu lafları hatirlatacağım."

"Hangi gün?" Histerik olarak kahkaha atmaya başladım biliyordum ki simdi gülmez isem ağlayacaktım. Arkamı döndüğümde hızla has bahçeye çıktım. Beni hazır bekleyen arabaya bindim. Karşıma oturan Aygül sessizliğini koruyordu. "Meryem Kalfadan bir haber var mı?"

"Yok Sultanım, Selim Paşa son vakitlerde Güzideyi hiç çağırmıyormuş."

"Bir işi becerse bari." Araba sallantısı durunca Gazanferden destek alarak indim. Köşke göz gezdirirken camdan bakan Güzideyi gördüm. Bahçe çitlerini geçtim. Köşkün kapıları ağalar tarafından açıldı. Direkt merdivenlerden çıktım. Güzide ayakta selama durmuş şekilde bekliyordu. "Sultanım şeref verdiniz." Dairede bulunan tek sandalyeye oturdum. Elimle yeri gösterdim. Hatun hemen kıvrılıp eteklerimin dibine oturdu. "Aylar oldu, Güzide hala beni, efendini, mutlu edecek bir haber göndermedin."

"Sultanım, af buyurun lakin Selim paşa artık beni istemiyor. Geceleri dairemden çıkıp dairelerinin önüne geldiğimde Asiye Sultan ile münasebet içerisinde olduklarının sesini işitiyorum."

Sarayın YansımasıWhere stories live. Discover now